Summerslam ve Clash at the Castle gibi iki büyük PPV sonrasında ve Kasıma
ayında gerçekleşecek Crown Jewel ve Survivor Series öncesinde bir nevi bir
geçiş PPV’si ile birlikteyiz. Ana kemerlerin şampiyonu Roman Reigns, şaşırtıcı
olmayacak bir şekilde şovda yer almıyor. Onun dışında en azından Extreme tadı
veren bazı güzel maçlar var ama genel olarak PPV hakkında çok da bir beklentiye
girilmemesi gerek diye düşünüyorum.
Fazla uzatmadan tahminlere geçelim.
Ladder Match for the
WWE Raw Women’s Championship
Bianca Belair(c) vs Bayley
Summerslam’in ilk maçındani
itibaren devam eden bu feud nihayet beklenen sonuna kavuşmuş durumda. Aslında
buna Summerslam’den itibaren devam eden demek de biraz yanlış bir tabir olmuş
olabilir. Zira Bayley sakatlığından ötürü ara vermeden önce de yine Bianca ile
feud’un içerisindeydi. Dolayısıyla Summerslam’deki return’ü ile beraber oldukça
doğru bir adrese geldiğini de bizlere göstermişti.
Bayley’in Iyo Sky ve Dakota Kai
ile beraber Summerslam’de Bayley’e meydan okumasının ardından bir önceki PPV
olan Clash at the Castle’da ise bana göre oldukça sürpriz bir sonuçla
karşılaştık. Gecenin açılış maçında Bianca & Asuka ve & Alexa üçlüsü,
sonradan Damage Control adını aldığını öğrendiğimiz Bayley, Iyo Sky ve Dakota
Kai üçlüsüne maçı kaybetti. Ben bir önceki PPV yazısında da dediğim gibi
gecenin en net sonuçlarından birini yaşarız diye düşünüyordum. Çünkü face takım
hakikaten çok sağlam isimlerden oluşuyordu. Ancak o maçın sonucuyla birlikte
anladık ki her nasıl erkekler division’ında heel bir stable’ın hükümdarlığı
varsa benzer bir durum kadınlar division’ında da oplacak. Özellikle Clash at
the Castle’daki maçın bir tag team maçı olduğunu düşünürsek maçı illa heel
takıma kazandıracak olsalar dahi bu, kemer şampiyonu bir isim üzerinden olmaz
diye düşünürdük. Velhasıl Bayley’in Bianca’yı pin ederek maçı takımına
kazandırması gerçekten çok önemli bir mesajdı. Bunun üzerine Damage Control’ün 12
Eylül tarihli Raw’da Aliyah ve Rodriguez’i yenerek boştaki kadınlar tag
team’ini almaları da bu stable’ın net bir şekilde yükselmeye devam edeceğinin
bir göstergesi.
Tüm bu koşulların ve hazırlanan
bu altyapının üzerine kemerin Bayley’e gitmemesi için hiçbir sebep bulamıyorum.
Belli ki bu stable bir süreliğine kadınlar division’ında oldukça söz sahibi
olacak. Bunun için de zaten son halka, kadınlar kemerinin Bayley’e gitmesi.
Bunun da bu PPV’de tamamlanacağını düşünüyorum. Son olarak maçın türü
görebileceğiniz üzere Ladder, yani merdiven. Dolayısıyla No DQ bir şekilde
gerçekleşecek. Asuka ve Alexa elbette Bianca’ya yardıma koşabilir ama Damage
Control bu seviyedeyken daha üstün çıkabilirler diye düşünüyorum. Maç türünü de
elbette biliyorsunuzdur ama yeniden hatırlatmak gerekirse maçı kazanabilmek
için yukarıda asılı olan kemeri merdiven yardımıyla çıkıp almanız gerekiyor.
Tuş, pes etme, DQ veya countout bulunmuyor.
Tahmin: Bayley
Six-Man tag Team Good Old
Fashioned Donnybrook Match
The Brawling Brutes (Sheamus & Ridge Holland &
Butch) vs Imperium (Gunther & Ludwig Kaiser & Giovanni Vinci)
Bir önceki PPV Clash at the
Castle’da tam 1.5 sene sonra IC kemeri korunmuştu. Muhteşem bir “old school”
maçında Gunther, kemerini Sheamus’a karşı korumayı başarmıştı. Şovun Büyük
Britanya’da da olmasının etkisiyle Sheamus oldukça iyi bir performans
sergilemiş fakat Gunther gibi bir ismi yenmeyi başaramamıştı. Zaten NXT’de
oldukça dominant bir performans sergileyen Gunther’ın Intercontinental
şampiyonluğunu hemen bırakması da çok olası değildi. Bununla birlikte maç
öncesinde Giovanni Vinci’nin de Kaiser’le beraber entrance’ta olduğunu
görmüştük. Kaiser de Gunther’i bizlere sunarken, Vinci’nin de return yaptığını
duyurmuştu. Böylelikle bu feud vesilesiyle matematiksel olarak da sayılar
eşitlenmiş ve Imperium de geri dönüşünü gerçekleştirmişti.
Imperium’un reuninon yapması,
Sheamus’un isimsel önemi ve maç içerisindeki performansı, bu ikilinin
birbirleriyle uyan kimyası sebebiyle bu feudun devam edeceği çok belli olan bir
durumdu. Böylesine müthiş bir feud potansiyeli varken de bunun hemen
harcanmaması gerektiğine de inananlardanım. Geçen PPV yazısında Sheamus ve
Gunther arasında Extreme Rules’te fazlasıyla extreme, fazlasıyla sert bir maçın
planlanabileceğini düşündüğümü söylemiştim ancak hazır Imperium yeniden
toparlanmışken ve sayısal olarak her iki ekip de eşitlenmişken, 3’e 3 sert bir
maçın planlanması da oldukça iyi bir olay. Bu arada maç türü de aslında
bildiğiniz No DQ veya No Holds Barred maçı.
Clash at the Castle sonrasında
Extreme Rules’a kadarki Smackdown’larda bu iki zıt ekibin birbirleriyle
yüzleştiklerine tanıklık ettik. Yalnızca farklı olarak Brawling Brutes,
Undisputed Tag Team kemerleri için Uso’larla maça çıkmış ancak maçı kazanmayı
başaramamışlardı. 30 Eylül Smackdown’da Florida’da kaldıkları için Kanada’ya
gelememişler ve Sheamus’u yalnız bırakmışlardı. 3’e 1 yakalanan Sheamus da Imperium
tarafından oldukça hırpalanmıştı. Hatta Finlay’in de sık sık kullanma konusunda
çekinmediği sopayla Sheamus’un kafasına vurmuşlardı.
Oldukça güzel ve ilgi çekici
bir feud olduğunu düşünüyorum. Sheamus ve Gunther gerçekten çok sağlam isimler.
Biraz üstte dediğim gibi eski stil güreş konusunda çok iyiler. Yaratıcı hareketlerden
çok daha fiziksel şekilde güreşiyorlar. Bu belki bazı maçlarda veya bazı
isimler özelinde sıkıcı gelebilir ancak bu da bir güreşme stili. Ve bu isimler bu
konuda oldukça iyiler. Dolayısıyla bu feudun bir şekilde Kasım ayına da
sarkması gerekiyor. O sebeple bence Brawling Brutes bu maçı kazanmalı. Belki
Kaiser’in pinlenebileceği bir senaryo ve maçı Sheamus’ın takımına kazandırdığı
bir ortam, Kasım ayındaki olası rövanş maçı için de işleri alevlendirebilir.
Tahmin:
Fight Pit Match
Daniel Cormier will serve as the special guest referee
Matt Ridle vs Seth “Freakin” Rollins
Maçı yorumlamadan önce biraz
Fight Pit maç türünden söz etmek gerekiyor. Çok fazla rastlamadığımız bu yeni
ve yaratıcı olan maç türünü ilk kez 2020 yılının Mayıs ayında NXT’de Kurt
Angle’ın özel hakem olduğu Riddle vs Timothy Thatcher maçında izlemiştik.
Aslında steel cage benzeri bir kafes yapısı içerisinde güreşilirken, kafesin
dört bir yanında güreşçilerinin ayak basabileceği zeminler bulunuyor.
Dolayısıyla bu zeminler üzerinde veya ring içerisinde güreşe devam
edebiliyorsunuz. Aynı zamanda o zeminlere çıkıp rakibinizin üstüne de
atlayabiliyorsunuz. Ancak maçı kazanmanın sadece iki yolu bulunuyor. Ya
rakibinizi pes ettireceksiniz (submission) ya da Last Man Standing maç türünde
oluğu gibi rakibinizi yerden 10 saniye boyunca kalmayacak kadar döveceksiniz.
Dolayısıyla Steel Cage gibi bir kafesin dışına çıkıldığında maçı kazanılma
durumu bulunmuyor. Veya neredeyse birçok maç türünü kazanmanın yegane yolu olan
pin (tuş) hareketi de geçerliliğe sahip değil. Tüm bu sebeplerden dolayı biraz
Submission Match-Last Man Standing Match ve Steel Cage maç türevlerinin
karışımı gibi düşünülebilir. Dolayısıyla fazlasıyla sert bir maç türünün olduğunu
belirtebiliriz.
Summerslam döneminden bu yana
devam eden bu feud’da muhtemelen son durak ile karşı karşıyayız. Bir önceki PPV
yorumumda da belirttiğim gibi Clash at the Castle’daki maçın sonucu ne olursa
olsun Extreme Rules gibi bir PPV içerisinde adına yaraşır bir maç türünde
oldukça brutal oldukça sert bir maç izlemeyi hak ediyorduk. Çünkü Clash at the
Castle’da da izlediğimiz üzere bu ikilinin çok güzel bir kimyaları var. Zaten
bireysel olarak çok teknik, seyircileri coşturabilen, kondisyonları ve
enerjileri yüksek isimler. Bir de böylesine küfürlerin havada uçuştuğu, işin
bireysel boyuta evirildiği senaryo içerisinde bizlere beş yıldızlık maç
izletmeleri oldukça potansiyel gözüküyordu. İşte böylesine farklı bir maç
türünün olduğu bir maç da bu potansiyeli karşılayabilecek düzeyde gözüküyor.
Clash at the Castle’da rakibini
yenen Seth Rollins, 19 Eylül Raw’da U.S kemeri için Lashley’in karşısına çıkmış
ancak Riddle’ın maça karışmasıyla maçı ve kemeri ele geçirme hakkını
kaybetmişti. Bunun ardından ikili arka alanda birbirlerine girmişler ve
nihayetinde bu maç türünde bir maç yapmalarına dair anlaşmaya varmışlardı.
Şimdi böylesine final niyetinde olan bir maç türünde maçı Riddle’ın kazandığını
varsayarsak her ikisi de birbirlerinden birer maç almış duruma geliyorlar.
Önümüzde bir Crown Jewel varken ben her ikisinin de U.S kemeri mücadelesine
girebileceğini düşünüyorum. Bence bu maçı Seth kazanıp en sonunda bir feuddan
galip gelecektir. Zaten Seth Rollins gibi bir ismin Riddle’a karşı pes etmesini
veya 10 saniye boyunca yerden kalkamayacak kadar dayak yemesini beklemiyorum.
Seth yeniden yükselmek durumunda. Riddle ise “Bro” gimmick’i ile çıkabileceği
en üst seviyede bence. Bu maçı kazanması çok büyük bir olay olur diye
düşünüyorum. Ama bu büyük olaydansa bir süredir feud’lardan galip ayrılamayan
Seth Rollins’in bu feuddan galip ayrılıp yeniden US veya belki de Crown Jewel
sonrasında ana kemer potasına girmesini olası görüyorum. Hazır yeni de
submission finisher’ı kullanmaya başlamışken bu maçı da o şekilde kazanacaktır.
Bir de 1 Ekim’de alakasız bir şekilde maçın özel hakemli olacağı açıklandı.
Eski UFC dövüşçüsü Daniel Cormier alakasını anlayamadığım bir şekilde maçın
özel hakemi olacak. Kendisinin nasıl bir etkisi olacağı da merak konusu.
Tahmin: Seth “Freakin”
Rollins
“I Quit” Match
Edge vs Finn Balor
WM’deki Edge vs AJ Styles
maçından bu yana devam eden Edge ve Judgment Day olayları her seferin farklı
olaylarla devam ediyor. Hatırlarsanız Edge, WM’de Styles ile maç yaparken
Damien Priest gözükmüş ve onun dikkat dağıtmasıyla Edge maçı kazanmıştı.
Ardından Edge, Priest’in de etkisiyle AJ Styles’a karşı olan feudunu kazanmış
ve stable’ına Rhea Ripley’i de eklemişti. Stable ile feuda giren Finn Balor,
heel turn gerçekleştirmiş ve Judgment Day’e katılmış ve katılır katılmaz Edge’i
gruptan dışlamıştı. Üçlü Edge’e saldırmışlar ve bir süre ringlerden uzak
kalmalarına sebep olmuşlardı. Ardından Edge’i kovan stable’ımız Mysterio’larla
feuda girmiş ve Summerslam’de Edge’in return’ü ile maçı kaybetmişlerdi. Edge
döndükten sonra Rey ve Dominik ile birleşerek Judgment Day’e karşı üstün
gelmişler ve hatta Clash at the Castle’da Rey ve Edge ikilisi Balor ve Priest’i
yenerek bir nevi feudu bitirmişlerdi. En azından hepimiz öyle düşünmüştük.
Ancak maç sonunda Rey’in oğlu Dominik de bir heel turn yaparak Edge ve Rey’e
saldırıp Judgment Day’in yanına geçince feud kaldığı yerden devam etti. Aslında
hepimiz bir süredir bu turn’ün olabileceğine dair sinyaller alıyorduk fakat
Edge ve Rey için böylesine önemli bir galibiyetten sonra olması damaklarda
hakikaten çok güzel bir tat bıraktı. Ben de geçtiğimiz PPV’de Dominik’in etkisi
olacak bir olay bekliyordum ama en azından onun etkisiyle Edge ve Rey ikilisi
maçı kaybeder diyordum. Ancak Dominik hem maçı Rey ve Edge’e kazandırmış hem de
üstüne heel turn yaptı. Bu da olayın büyüklüğüne büyüklük kattı.
Dominik’in Judgment Day’e
katılıp heel olmasının ardından Rey, birçok kez Raw’larda oğlunu bu “kötü”
yoldan çevirmeye çalıştı ancak bir türlü başaramadı. Dominik babasını birçok
kez yıkarak geçti ve faaliyetlerine devam etti. Öte yandan Edge de bu feudun
içerisinde kalmaya devam etti. Judgment Day bir yandan yanına Dominik’i alıp
Rey ve Edge ikilisine karşı üstünlük sağlamaya çalışırken bir yandan da AJ
Styles’ı gruba almaya çalıştı. Özellikle grubun lideri olarak gözüken Balor,
Bullet Club’a göndermede bulunurcasına Styles’ı iknaya çalıştı ancak Styles
bunu reddetti. Velhasıl bu senaryo içerisinde o kadar çok turn yaşadık ki
(Priest’in, Edge’in, Balor’un ve Dominik’in heel turn’ü – Edge’in face turn’ü)
her an her şey olabilirmiş gibi geliyor.
Farkettiyseniz yaklaşık 5-6
aydır devam eden bu olaylar zincirinde Edge, Judgment Day’in hiçbir üyesiyle
bire bir maça çıkıp intikam alma şansı elde edememişti. Sayısal üstünlüklerden
ötürü yanında geçici süreliğine de olsa hep birileri vardı ki bunlar genellikle
Mysterio’lardı. Şimdiyse nihayet grubun eski lideriyle ve yeni lideri karşı
karşıya geliyorlar. Maçın türü de oldukça manidar olduğunu düşünüyorum. Çünkü
artık bu feud herhalde gelebileceği son noktadadır diye düşünüyorum. Gerçekten
çok uzun bir süredir devam ediyor ancak yaşanılan olaylar sebebiyle de hiç
bıkkınlık vermiyor. Ama yine de bir son olacaksa bunun bir bire bir maç ile
gerçekleşecek olmasına ben tamamım.
Tahmine geçmeden önce maç
türünü açmak gerekirse “I Quit” maçını kazanabilmeniz için, rakibinizi oldukça pes
ettirecek kadar dövmeli veya pes ettirme pozisyonuna getirip rakibinizin
hakemin tuttuğu mikrofona doğru “I Quit” yani “Pes Ediyorum” demesini
sağlamalısınız. DQ-Counout veya Tuş yok. Maçın birebir olmasıyla birlikte bu
maç türünde gerçekleşecek olması da manidar bence. İşin tahmin kısmındaysa
biraz kestirmek güç gibi. DQ’nun olmaması nedeniyle Priest, Ripley veya
Dominik’in maça karışma olasılıkları çok yüksek. Edge’e yardım için mutlaka Rey
gelecektir ama sonrasında Styles veya hatta Beth Phoenix’i görebilir miyiz
bilemiyorum. Tüm bunlar bir yana Edge’in seneye güreşi bırakacağını düşünürsek
bu maçın Balor’a kazandırılmasının önemli olacağını düşünüyorum. Ayrıca
Judgment Day’in ciddi bir stable olarak yoluna devam edebilmesi için de üst
üste iki tane takımlı mağlubiyetin ardından böyle bir şeye ihtiyaç var gibi geliyor.
Tahmin: Finn Balor
Strap Match
Drew McIntyre vs Karrion Kross w/Scarlett
Maça geçmeden önce biraz Strap
maç türünden bahsetmek gerekiyor sanırım. İki güreşçi birbirlerine kalın ve
sıkı bir direnç lastiğiyle bağlı bir şekilde güreşiyorlar. Böylece fiziksel
olarak kaçma veya uzaklaşma gibi durumlar pek yaşanmıyor. Genellikle herhangi
bir müdahale olmadan her bir dört bir ring köşesine ard ardaya dokunmakla veya
normal tuş ile maçlar bitiriliyor.
Geçtiğimiz ay kendi doğduğu
topraklarda Roman Reigns ile maç yapan Drew McIntyre, birçok kez kemeri ondan
almaya yaklaşsa da Bloodline’ın yeni üyesi Solo Sikoa’nın debut’uyla beraber
maça karışması sebebiyle kemeri ondan alamamıştı. Clash at the Castle dönemi
boyunca oldukça yükselen Drew, şova da “Broken Dreams” theme müziğiyle de
gelmiş, maç içerisinde Uso’ların ve Heyman’ın da olmamasının etkisiyle oldukça
üstün bir performans sergilemiş ancak sonucunda kazanamamıştı.
Öte yandan 5 Ağustos tarihinde
WWE’de return’ünü gerçekleştiren Karrion Kross ise o günden bu yana sürekli
Drew McIntyre ile uğraşmaya devam ediyor. Elinde tuttuğu kum saati ile Drew’ın
zamanının dolduğunu işaret eden Kross, zaman zaman Roman’a da mesaj yollasa da
ilk iş olarak Drew’ı yenme hedefinde. Clash at the Castle’daki maçı da
seyircilerin arasında ön sıradan izlemiş ancak maça çok fazla müdahil
olmamıştı. Yalnızca boş pet şişeyi Drew’a doğru fırlatarak onun dikkatini
dağıtmış ve Roman’ın üstünlüğü ele geçirmesine sebep olmuştu. Tabi sonrasında Drew’ın
üstünlüğü aldığın anların olması sebebiyle buna çok büyük bir müdahale demek
yanlış olacaktır.
Kross’un WWE ana kadrosunda
neler yapacağını ve nerelere kadar kullanacaklarını oldukça merak ediyorum.
2020-2021 döneminde NXT’de şampiyon olmuş ancak ana kadroya geçtikten kısa bir
süre sonra serbest bırakılmıştı. Triple H’in başa geçmesiyle beraber WWE’ye
yeniden gelmiş ve hatta Roman ile Drew birbirleriyle yüzleşirken ortaya
çıkmıştı. Bu da acaba Roman’ın ilerideki rakiplerinden birisi olabilir mi
sorusunu gündeme getiriyor.
Tahmine geçersek ben Karrion Kross’un bir süreliğine yükseltileceğini düşünüyorum. Drew, henüz çok yakın bir zamanda ana kemer #1 contender’ıydı. Bu maçı kazanması onu tekrardan o potalara doğru sürükleyebilir ama bunun kısa vadede istendiğini düşünmüyorum. Kross’un bu kadar şaşalı return’ü bence altı doldurulmayı hak edecek bir konu. Scarlett’ın da etkisini atlamadan ben Kross’un kazanacağını düşünüyorum.
Tahmin: Karrion Kross
Extreme Rules Match for the WWE Smackdown Women’s Championship
Liv Morgan(c) vs Ronda Rousey
Clash at the Castle’ın en kötü
maçına imza atan isimlerden biri olan Liv Morgan hatırlarsanız kemerini Shayna
Baszler’a karşı korumayı başarmıştı. Aslında şovdaki diğer maçlar gerçekten çok
güzel geçince haliyle bu maç da çok fazla beklenenin üzerine bir şey
koyamamıştı. Bununla beraber ben zaten Liv Morgan’ın ring içi yeteneğini
kuşkulu bulan isimlerden biriyim. Bu sebeple zaten maçın gidişatının da az çok
nasıl olacağı hepimiz tarafından bilinen bir durumdu. Velhasıl tüm bunlar bir
tarafa Liv Morgan, Money in the Bank’ta Ronda’dan cash in ile kemeri
kazandıktan sonra Summerslam ve Clash at the Castle’la beraber toplamda iki
PPV’dir kemerini korumaya devam ediyor.
Ronda ise Money in the Bank’te
cash in yedikten sonra Summerslam’de rakibin pes ettirmesine rağmen yanlışlıkla
tuş pozisyonuna gelince hakemin de etkisiyle kemerini geri kazanamamıştı.
Maçtan sonra hakeme saldıran Ronda, Smackdown’da da benzer şekilde asilikler
yapınca ceza almış ve bir süre ekranlardan uzak kalmıştı. 9 Eylül Smackdown’da
Ronda geri dönüp Fatal 5-way Elimination Match’ını kazanarak yeniden #1
contender olmayı başarmıştı. Ronda’nın zaten kaybettiği rövanş maçının
kaybediliş şeklinin etkisiyle zaten bir rövanş hakkının daha olması
gerekiyordu. Bununla birlikte zaten Smackdown kadınlar division’ına
bakıldığında Raw’daki gibi şaşalı isimler olmadığını da görüyoruz. Raw’da
Becky, Bayley-Damage Control, Alexa, Asuka, Bianca’nın ve hatta olası
return’leriyle beraber Sasha Banks & Naomi’nin olduğunu görüyoruz.
Smackdown’da ise Charlotte zaten uzun bir süredir ortada yok. Ronda dışında
tıpkı Liv Morgan gibi push almayı bekleyen çok fazla isim mevcut. Dolayısıyla
en azından kısa vadede kemeri taşıyabilecek veya kemer maçına çıkıp ilgi
çekebilecek isim sayısı oldukça az. Bu nedenle de dönüp dolaşıp Ronda’nın
içinde olduğu bir senaryodan daha doğal bir şey bulunmuyor.
PPV’in ismini taşıyan maç
türünde bir maç izleyecek olmamızı da oldukça olumlu buluyorum. Önümüzde Crown
Jewel gibi bir Suudi Arabistan PPV’ini düşündüğümüzde kemerin Ronda’ya
geçmesini tahmin etmek zor olmuyor. Liv Morgan’ın üç maç üst üste Ronda’yı
yenebileceğini düşünmüyorum. Ek olarak zaten underdog bir şampiyon havasında
ilerlediği için de kemerini kısa bir title reign ile kaybetmesinin doğru
olacağına inanıyorum. Zaten maçın bence sonucunun tahmin edilebilir olması
sebebiyle en azından ring içini heyecanlı kılabilmek adına Extreme Rules türüne
çevrildiği belli oluyor. Bu arada herkes biliyordur ama Extreme Rules maç türü;
bir nevi her şeyin serbest olduğu bir maç türü olarak düşünebilirsiniz. No
DQ’dan farkı çevreden çok daha geniş çaplı malzemeler (Kendo, sladgehammer v.s)
kullanabiliyorsunuz. Tüm bunları da genellikle ringin altından
bulabiliyorsunuz.
Tahmin: Ronda Rousey
--
Her ne kadar geçiş PPV’si olarak
gördüğümü söylesem de maçların hepsinin farklı bir maç türünde olacak olması
gerçekten PPV’yi izlenebilir kılan detaylardan biri olarak göze çarpıyor.
Özellikle son yıllarda Extreme Rules PPV’lerinde sadece 1-2 tane DQ’nun
olmadığı maç izlediğimizi düşünürsek, bu PPV çok özel bir şekilde hazırlanmış
gibi geliyor bana. Dolayısıyla ana kemer şampiyonluğunun olmaması bir nebze
olsun telafi edilmiş gibi gözüküyor. Öte yandan White Rabbit olayları da bu
PPV’de bir yerlere bağlanır mı sorusu da yine aklımızın bir köşesinde yer
alıyor.
Herkese iyi seyirler dilerim.