ARA

22 Mart 2015 Pazar

Kara Kıtanın Yeni Efendisi: Herve Renard






Kara Kıtanın Yeni Efendisi: Herve Renard

“Şuanda en underrated(değeri bilinmeyen) teknik direktör kimdir?” diye bir soruyla karşılaşsam hiç şüphesiz vereceğim cevap Herve Renard olurdu. Uzun sarı saçları, beyaz gömleği, mavi kot pantolonuyla her ne kadar futbolumuzda farklı görünse de, kimisi onu Lost’taki Sawyer’a kimisi de Game of Thrones’daki Jaime Lannister’e benzetiyor. Ama bu iyi fiziksel görünüşünün yanında Afrika futbolunun 2015 yılı itibariyle bir numaralı ismi olduğu gerçeğini de unutmamak gerekli.


Futbolculuk  Yılları ve İlk Teknik Direktörlük Deneyimleri

30 Eylül 1968 Fransa doğumlu olan Renard futbolculuk döneminde bir defans oyuncusuydu. 1983’te Cannes’de başlayan futbol hayatını Stade de Vallauris’te devam ettirmiş ve 1998 yılında Draguignan takımında noktalamıştır. Pek parlak bir futbolculuk kariyeri olmayan bir isimdi Renard.

1998 yılında futbolu bıraktıktan sonra hemen ertesi yıl yine futbolu bıraktığı takım olan SC Draguignan ile teknik direktörlük kariyerine adım atmıştır. Yine aynı yıl çöp toplama işi yapan bir şirket de kurmuştur.

2001 yılında SC Draguignan’daki görevinden ayrıldıktan sonra yolu Çin’e düşmüştür. 2002 ve 2003 yıllarında yine bir Afrika futbolu efsanesi olan, Renard’ın da futbolculuk yıllarında antrenörlüğünü yapan şimdinin Kongo teknik direktörü Claude Le Roy’un yardımcısı olarak Shanghai Cosco(Guizhou Renhe F.C) takımında çalışmıştır.


Claude Le Roy ve Herve Renard



Geçtiğimiz Afrika Uluslar Şampiyonası’nda bu iki teknik adam farklı takımları çalıştırsalar da 2000’li yıllarda çoğu zaman kader arkadaşıydılar. Tabi ki yukarıda bahsettiğim gibi yolları Renard’ın futbolculuk yıllarında kesişmişti.

Beraber yaptıkları ilk iş 2002-2003 yıllarında Shangai Cosco takımında çalışmak olmuştur.  Daha sonra ikili buradan ayrılıp 2004 yılında İngiltere’ye, Cambridge United’a geçmişlerdir.  Le Roy teknik direktörlük görevinden ayrıldıktan sonra yerine yardımcısı Renard geçmiştir. O zamanlar 35 yaşında olan Renard lig ve kupada 25 maçta sadece 4 galibiyet alınca aynı yıl görevinden alınmıştır. Le Roy buradaki zamanlarıyla ilgili verdiği bir röportajda: “Aslında benim tek işim Renard’a bir arkadaş olarak yardım etmekti. Gerçek şu ki o kulübü biz kurtardık. Takımı aldığımızda 23.sıradaydı ve sadece 8 maçta 13.sıraya taşımıştık.” demiştir.

Cambridge’den ayrıldıktan sonra Renard kısa bir süre Vietnam’a gitmiş, Song Da Nam Dinh takımında teknik direktörlük yapmıştır. Oradan ayrıldıktan sonra 2005’te Fransa’ya dönmüş, Nacional lig takımlarından AS Cherbourg takımında 2007 yılına kadar çalışmıştır. Yine aynı yıllar arasında eşş zamanlı olarak Le Roy’un Gana Milli Takımın’daki yardımcısı olmuştur.
Renard, Le Roy ile olan dostluğunu şöyle açıklamaktadır: ”Onunla tanıştığım için her gün Tanrı’ya şükretmek zorundayım. O müthiş bir insan ve adeta benim ikinci bir babam gibi. ”


Renard’ın İlk Ciddi Deneyimi ve Beyaz Gömleğinin Hikâyesi(!)



AS Cherbourg takımından ayrıldıktan sonra Renard çöp toplama işini bırakmıştır. 7 Mayıs 2008 tarihinde ise sonunda çok ciddi bir iş bulabilmiştir. Zambiya Milli Takımı’nın başına geçen Renard adeta 2012’de yapacaklarının sinyalini veriyordu.

2010 Afrika Uluslar Şampiyonası’nda Zambiya’yı 14 yıl aradan sonra çeyrek finale taşıma başarısı göstermiştir. Turnuvanın ilk maçında Tunus ile berabere kalan Renard’ın üzerinde beyaz gömleği vardır. İkinci maçta Kamerun’a yenildikleri zaman mavi gömleğini giyen Renard, mağlubiyeti çok ilginç bir biçimde mavi gömleğine bağlamış ve bundan sonraki maçlarda beyaz gömleğini üzerinden çıkarmamıştır.

Not: Çoğu yerde böyle yazsa da Renard bunu birinci ağızdan yalanlamıştır. Çok fazla beyaz gömleği ve kot pantolonu olduğunu söyleyen Renard, bunun ardında hiçbir özel hikâyenin olmadığını da belirtmiştir.

Ama Renard sözleşmesinin bitimine iki ay kala 2010’un Haziran ayında görevinden istifa etmiştir. İki gün sonra da Angola Milli Takımı’ndan gelen teklifi kabul etmiştir. Ama orada sadece 4 ay kalarak Ekim ayında istifa etmiştir.


Zambiya’ya İkinci Seferi ve İlk Zaferi

 

Renard’ın Angola Milli Takımı’ndan sonraki deneyimi ise Cezayir Ligi’nde olmuştur. Ocak 2011’de ülkenin köklü takımlarından USM Alger ‘in başına geçmiştir. Ekim 2011’de buradaki görevinden ayrılan Renard, Zambiya Milli Takımı’nın başına ikinci kez getirilmiştir.

2012 Afrika Uluslar Şampiyonası’nda Renard’ın Zambiya’sı; ev sahiplerinden Ekvator Ginesi, Libya ve Senegal’in olduğu gruptan 7 puanla birinci çıkarak adını çeyrek finale yazdırmıştır. Çeyrek finalde Sudan’ı 3-0 ile geçen Zambiya yarı finalde turnuvanın favorilerinden Gana’yı 1-0 geçerek adını finale yazdırmıştır. Finalde ise altın jenerasyonun(Drogba,Yaya Toure,Kolo Toure,Boka,Zokora,Kader Keita,Doumbia,Kolou,Eboue,Tiene,Gradel,Gervinho vs..) hepsini getiren Fildişi Sahilleri rakip olarak karşılarına çıkmıştı. Normal süresi ve uzatmaları 0-0 biten maçta penaltılarla 8-7 Zambiya kazanmıştır.

Enteresan totem taktikleri, edilen duaları, söylenen ilahileriyle tarihe geçen bir final olmuştur. Maç sonu Renard’ın oyuncularıyla beraber yaptığı yöresel danslar yine görülmeye değer başka bir detaydı. Tarihinde ilk kez kupaya uzanan Zambiya bu müthiş zaferi, kupanın finalinin de oynandığı Gabon’un başkenti Libreville’de 1993’te yaşanan uçak kazasında ölen Zambiya’lı milli futbolculara adamıştır.

Ama bu turnuvanın hikâyesi sadece bu kadarla sınırlı değil. Penaltı atışlarından sonra çılgınca sevinen Zambiya’lı oyuncular arasında bir eksiklik göze çarpmaktadır. Sakatlanarak oyundan çıkan Joseph Musonda arkadaşlarının sevincine ortak olamamaktadır. Renard, oyuncusunu kucağında taşıyıp sevinen arkadaşlarının yanına götürmesiyle ne kadar güzel bir insan olduğunu da kanıtlamıştır. İlgili olayın videosu şuradan izlenebilir:




Kendini yeni Special One ilan eden Renard’ın Zambiya serüveni devamında pek de iyi gitmemektedir. 2013 Afrika Uluslar Kupası’nda gruplardan çıkmayı başaramayan son şampiyon Zambiya, Afrika Futbol Federasyonunun, Konfederasyon Kupası’na 2013 Afrika Uluslar Kupası şampiyonunun gideceğini açıklamasıyla bir şoka daha uğramıştır. Renard ise bu durumu şöyle eleştirmiştir: “Sanırım Afrika kıtasını temsil etmek için Zambiya yeteri kadar seksi bir ülke değil.” Bu eleştirisinden sonra federasyon tarafından 10,000$ para cezasına çarptırılmıştır.

Afrika Uluslar Kupası’ndaki başarısızlığı üstlenen Renard kontratının bitimiyle Zambiya’dan ayrılmıştır.


Fransa Lig 1 Zamanı: Sochaux



Alt liglerdeki ve Afrika’daki serüvenlerinin ardından Renard sonunda 1.lig düzeyinde bir takım çalıştırma şansına 7 Ekim 2013 tarihinde Sochoux’un başına geçerek elde etmiştir. Eric Hely’nin 5-1’lik Guingamp mağlubiyeti sonrası takımın başına geçen Renard sezon sonunda takımını kümede tutamamış ve Sochaux Lig 2’ye düşmüştür.

Takımın başına 8.hafta geçen Renard Sochoux’uyu aldığında takım son sıradaydı ve sadece 2 puan vardı. Geri kalan haftalarda toplam 40 puana ulaşmış olmasana rağmen takımı kurtaramamıştır. Nisan 2014’de adı Fas Milli Takımı için geçse de takımında kalan Renard, sezon bitiminde görevinden ayrılmıştır.


Fildişi ile İkinci Zafer



Sochaux’dan ayrılan Renard’ın bir sonraki durağı Sabri Lamouchi ile Dünya Kupası’nda umduğunu bulamayan Fildişi Sahilleri olmuştur. Renard’ın aslında bu görevi kabul etmesinde herhalde en önemli etken yıllardır en iyi kadrolarla gelen ama Afrika Uluslar Kupası’nda 1992’den beri kupa alamayan Fildişi Sahilleri’ne kupayı kazandırıp tarihi geçmek olmuştur. Ayrıca bu Renard için çok büyük bir fırsattı. Çünkü Fildişi ile de kupayı kazanıp iki farklı takımla bu kupayı kazanan ilk teknik adam fırsatı eline geçmiştir.

2015 Afrika Uluslar Kupası’na senelerdir bu kadronun parçası olan Drogba,Eboue,Keita,Boka gibi yıldızlardan da yoksun olan Fildişi Sahilleri tutuk başlayarak grupta ilk iki maçında beraberlikle ayrılmıştır. Son grup maçında Kamerun’ı 1-0 yenerek adını çeyrek finale yazdırmayı başarmıştır. Çeyrek finalde turnuvanın en önemli favorisi Cezayir’i 3-1 ile geçmiş, yarı finalde de Demokratik Kongo’yu aynı skorla geçerek adını finale yazdırmıştır.

Finalde ise rakip 1982’den beri kupayı kazanamayan Gana Milli Takımı’dır. Normal süresi ve uzatmaları 0-0 biten maçın galibini son derece heyecanlı penaltı atışları belirlemiştir. Penaltılarla maçı alan takım Renard’ın Fildişi Sahilleri olmuştur.

Tam 23 sene kupayı kazanan Fildişi Sahilleri’yle beraber iki farklı takımda kupa kaldırarak Renard’da tarihe geçme başarısı sergilemiştir. Maç sonrası tıpkı 2012’deki gibi destansı sevinçler yaşanmıştır. Ayrıca yine Renard ne kadar güzel bir adam olduğunu maç sonu hüngür hüngür ağlayan Ayew’i teselli ederek göstermiştir. Bu olayı da buradan izleyebilirsiniz:



Turnuvadan sonra Renard, Fildişi Sahilleri’nde kalacağını açıklamıştır.

Bruno Metsu,Claude Le Roy gibi isimlerin yanına adını Renard 2015 yılı itibariyle altın harflerle yazdırmıştır. Henüz 46 yaşında olmasına rağmen CV’sinde iki farklı takımla Afrika Şampiyonası vardır. Oyun tarzı olarak temkinli bir oyunu tercih eder, belki de bunu sadece turnuva takımlarıyla mücadele ettiği veya ligin alt sıralarında yer alan bir takımla yaptığı için tercih etmiştir. Belki de artık çok daha yüksek pozisyonlarda kendini gösterme zamanı gelmiştir. 

KAYNAKLAR


http://www.101greatgoals.com/blog/crazy-sochaux-coach-herve-renard-shouts-at-his-own-fans-late-on-in-win-over-guingamp/

http://www.just-football.com/2013/02/herve-renard-interview-zambia/

http://www.goal.com/en-gh/news/4351/africa/2013/09/23/4276489/the-big-interview-meet-the-real-herve-renard

http://news.bbc.co.uk/sport2/hi/football/teams/c/cambridge_utd/4089843.stm

http://news.bbc.co.uk/sport2/hi/football/africa/8605965.stm

http://fr.wikipedia.org/wiki/Herv%C3%A9_Renard

http://en.wikipedia.org/wiki/Herv%C3%A9_Renard 

19 Mart 2015 Perşembe

2002 Dünya Kupası






2002 FIFA Dünya Kupası

Biz Türk milleti adına hepimiz için apayrı bir yeri vardır 2002 Dünya Kupası’nın.. Ben 7 yaşımda falandım o zamanlar. Hatırlıyorum da McDonalds’dı sanırım grubumuz da yer alan Brezilya, Kosta Rika ve Çin için ayrı mönüler hazırlamıştı. Sonra hala kulağımdadır: “Ne Kosta Rika ne de Çin, ne de sambacı Brezilya” sözleriyle Milli Takımımız için hazırlanan Dünya Kupası şarkısı. Okulda millet dersi bırakmış kantinde, öğretmenler odasında Brezilya – Türkiye maçını izliyordu. Kısacası herkes de tarihimiz de ikinci defa katıldığımız Dünya Kupası için çok heyecanlıydı. ( En son 1954’de katıldığımız düşünülürse normal bir durumdu.)

Elemeler sonucu Play-off’a kalan Milliler, Avusturya’yı 1-0 ve 5-0’lık maçlar sonucu eleyip Kupa’ya katılma hakkı kazanmıştır.

Tarih de ilk defa Asya’da yapılan Dünya Kupası ‘n da saatler bize hiç uymuyordu. Sabah 9’da , 10’da kalkıp milli takımımızın maçlarını izliyorduk. Ancak sempatik  Güney Kore ve Japonya taraftarları ile Brezilya’nın domine etmesiyle geçen bir Dünya Kupası olmuştu. Ayrıca hakemlerin bu iki ev sahibi takıma gösterdiği iyi niyeti ve yancılığı kolay kolay başka bir yerde görmemiz zordu. Hele böylesine bir turnuvada.

Turnuva 31 Mayıs – 30 Haziran tarihleri arasında yapılmıştır. Toplam 20 stad ve 20 şehirde yapılan Dünya Kupası’nda 10 Japonya’dan stad 10 tane de Güney Kore’den stad seçilmiştir.  Toplam 64 maçta 161 gol atılmıştır.


Gruplar

A Grubu

Bu Dünya Kupası her şey bir yana bir de Fransa faciası ile hatırlanacak bir Dünya Kupası olmuştu.  1998 Dünya Kupası ve 2000 Avrupa Şampiyonu olarak gelen Fransa’da 2002’de de beklentiler yüksekti. Ancak turnuva şok bir skor ile açılıyordu.  Turnuvaya ilk defa katılan Afrika ülkesi Senegal, turnuvanın bir numaralı favorisi Fransa’yı 1-0 yenerek bütün Dünya’yı şoka uğratıyordu. Fransa bu şokun etkisini üstünden atamıyor ve turnuvayı gol bile atamadan sadece 1 puan ile sonuncu bitiriyordu.

Grubun bir diğer favorisi Danimarka ise 7 puan ile grubu lider tamamlıyordu. Turnuvanın sürpriz takımı Senegal ise 5 puan ile grubu ikinci sırada tamamlayarak futbolseverlere bir sürpriz daha yaşatıyordu. Bir diğer ikincilik adaylarından Uruguay ise 2 puanla 3.sıradan evine dönüyordu.

B Grubu

Grubun favorisi İspanya diğer rakiplerine üstünlük kurarak 3 maçta 9 puan ile lider tamamlıyordu. Arkasında ki Güney Afrika ve Paraguay arasında ki çekişme gerçekten seyire değerdi. 2-2 biten maçları aynı puanda, aynı averajla olmaları ile bitiren bu iki takımdan elenen çok dramatik bir şekilde Güney Afrika olmuştur. Son maçlara girerken 4 puan, averaj ve 3 gol ile giren Güney Afrika, İspanya’ya 3-2 kaybederek averajı 0’a düşmüştür.  -2 averaj, 1 puan ve 3 gol ile giren Paraguay ise grubu 0 puan ile son sırada ki takımı Slovenya önünde 1-0 geriye düşmesine hatta 10 kişi kalmasına rağmen 84. Dakika da Cuevas’ın ayağından bulduğu gol ile rakibini 3-1 ile geçerek o da averajını 0’a tamamlamıştır. Bu maçtan sonra attıkları toplam gol 6 olmuştur, Güney Afrika’nın ise  5’te kalmıştır. Yani Afrika 1 gol eksiği ile turnuvaya veda etmiştir.

C Grubu

Ve işte bizim gruba geldik.. Grubumuzu tekrar hatırlatmak gerekirse Çin, Brezilya ve Kosta Rika vardı. Brezilya üçte üç yaparak grubu rahatça lider tamamlıyordu. Asıl çekişme ise milli takımımız ve Kosta Rika arasındaydı..

Milli takımımız ilk maçında turnuvanın bir diğer favorisi Brezilya ile karşı karşıya geliyordu ve tarih yazacağımız yolculuk burada başlıyordu. Milliler 45+2 Hasan Şaş’ın golü ile ilk yarıyı 1-0 önde kapatıyordu. Ancak 50’de Ronaldo ve 87. Dakika da hakemin yaptığı inanılmaz bir hata ile penaltı golü yiyorduk ve ne yazık ki mağlubiyet ile giriş yapıyorduk.

Ancak Şenol Güneş’in takımı ikinci maçında ise Çin’i yenen Kosta Rika karşı karşıya geliyordu. 56’de Emre ile öne geçiyorduk ancak 86’da Parks’ın attığı gol ile bir kez daha galibiyet ile tanışamıyorduk. Artık iş son maçı kalıyordu..

Son maçta ise rakibimiz grubun en zayıf halkası olan Çin’di. Kosta Rika ise gruptan çıkmayı garantilemiş olan Brezilya ile karşı karşıya geliyordu. Brezilya, Kosta Rika’yı 5-2 yeniyor ve bizim de Çin’i 3-0 yenmemiz ile averaj ile 2.tura çıkıyorduk. Çin ise 0 puanda ve 0 gol ile turnuvayı kapatıyordu.

D Grubu

Turnuvanın bir büyük sürprizlerin yaşandığı grubuna geldik.  Tam bir kapalı kutu olan Amerika, Portekiz’i 3-2 yenerek bütün Dünya’yı şoka uğratıyordu. Bir diğer şokta ev sahibi Güney Kore’nin Polonya’yı  2-0 yenmesiyle yaşanıyordu.

Grubun iki büyük favorisi Portekiz ve Polonya 3’er puanla büyük bir sürprizle evlerine dönüyorlardı. Ev sahibi Güney Kore 7 puan ile lider, Birleşik Devletler ise 4 puan ile ikinci sırayı alıyordu.

E Grubu

Almanya olağan favori olarak geldiği turnuva da gruplar ayağında fazla zorlanmıyordu. Suudi Arabistan’ı 8-0 ile yenerek turnuvanın en büyük farkını yakalıyorlardı. Tek kayıplarını ise İrlanda önünde son dakika da Robbie Keane’in ayağından yedikleri gol ile alıyorlardı. (1-1) Ayrıca Robbie Keane turnuva da Almanya’ya gol atan iki oyuncudan biridir.(Diğeri ise finalde Ronaldo)

İrlanda 5 puan ile grubu ikincisi sırada tamamlarken Kamerun ise 4 puan ile 3.sırayı alıyordu. Turnuvanın en kötü performansını gösteren Arabistan ise 3 mağlubiyet 0 atılan ve 12 yenilen gol ile ülkesine dönüyordu.

F Grubu

Turnuvanın şüphesiz en zor grubuydu F Grubu.. İçerisinde İngiltere, İsveç, Arjantin ve Nijerya’yı bulunduruyordu. Arjantin ilk maçında Nijerya’yı Batistuta’nın tek golü ile 1-0 geçiyordu. Daha sonra İngiltere’ye Beckham’ın penaltısıyla kaybedip, İsveç ile berabere kalıyorlardı. 4 puan ile grubu 3.sırada bitirerek turnuva da bir büyük sürpriz daha olmasına yol açıyordu.

İsveç ve İngiltere 5’er puan ile ilk ikiyi paylaşıyorlardı. (Averajları da aynı olan bu iki takımdan İsveç atılan gol sayılarında ki üstünlüğü ile lider bitiriyordu.) Nijerya ise İngiltere’den koparttığı 1 puan ile grubu son sırada tamamlıyordu.

G Grubu
2000 Avrupa Kupası’nı dramatik bir şekilde kaybeden Gök-Maviler 2002’ye Ekvator’u yenerek iyi bir başlangıç yapıyordu. Daha sonrasında Hırvatistan’a yenilerek kendilerini bir an ateşe atıyorlardı ama Meksika maçında 85. Dakika da Del Piero ile buldukları gol ile 4 puanla zor da olsa adlarını 2.tura yazdırıyorlardı.

Meksika ise ilk iki maçını da kazanarak iyi başlangıç yaptığı turnuva da 7 puan ile ilk sırayı yer alıyordu. Ekvator ‘da ilk kez katıldığı Dünya Kupası’nda Hırvatistan’ı 1-0 ile yenerek hem bir sürprize imza atıyor hem de Hırvatların 2.tur hayallerine suya döküyordu.

H Grubu
Dünya Kupası ev sahiplerinden Japonya 3 maçta 2 galibiyet 1 beraberlik ile 7 puanla grubu lider tamamlıyordu. Arkasında ise Belçika ve Rusya büyük bir çekişmedeydi ancak son maçta Belçika Rusya’yı 3-2 ile geçerek 2. Oluyordu.

Tunus ise Belçika’dan koparttığı 1 puan ile evine sonuncu olarak dönüyordu.


2.Turlar

A, C , F ve H gruplarından çıkan takımlar maçlarını Japonya’da , B, D, E, ve G gruplarından çıkanlar ise maçlarını Kore’de oynuyordu.

2.turların ilk maçında Almanlar, iddialı Paraguay önünde baya zorlanıyordu. 88. Dakikaya kadar gol sesi çıkmayan mücadele de Leverkusen’de yıldızı parlayan oyunu Neuville sahne alıyor ve takımını çeyrek finale taşıyordu.

Bir diğer maçta ise zorlu gruptan çıkan ve sadece 2 gol atabilen İngilizler ile Fransa’yı geride bırakan ekiplerden Danimarka karşılaşıyordu. İngiltere rakibini 3-0 ile geçerek adeta bir patlama yapıyordu.

Turnuvanın bir numaralı sürpriz ekiplerinden Senegal ise şaşırtmaya devam ediyordu. Bizim eleme grubumuz da birinci olarak Dünya Kupası’na katılan İsveç karşısında Larsson’un golü ile geriye düşmelerine rağmen Henri Camara önce beraberliğe sağlıyarak maçı uzatıyor, ardından da uzatma dakikalarında attığı altın gol ile takımını çeyrek finale adını yazdırtıyordu. Senegal artık herkesin korkulu rüyasıydı.

Bir diğer zorlu maçta ise İspanya ile İrlanda karşı karşıya geliyordu. İspanya Morientes ile erken bulduğu gol ile öne geçiyor ancak 90. Dakika da Robbie Keane’nin penaltısı ile avantajını kaybediyordu. Penaltılara giden maçta ise gülen taraf İspanyollar oluyordu.

Kuzey Amerika derbisinde ise rakibine göre daha şanslı olan Meksikalılar, ABD karşısında ummadığı bir mağlubiyet alıyordu. ABD rakibini 2-0 geçerek turnuva da bir diğer sürprizi yapan ekip oluyordu.

Bizim grubumuzdan rahatça çıkan Brezilya ise Belçika önünde yine zorlanmıyordu. 2-0 ile çeyrek finale çıkıyorlardı.

İşte milli takımımızın maçındayız..  Rakibimiz grubunu lider bitiren ev sahibi Japonya ve Miyagi’de binlerce Japon taraftarları arkalarına almışlardı. Mücadelenin 12. Dakikasında Ergün’ün kullandığı kornere Ümit Davala kafayı vuruyor ve maçı bu gol ile kazanıyorduk. Tarih yazmaya devam ediyorduk ve tarihimizde ilk defa çeyrek finaldeydik.

2.turun hatta ve belki de tüm turnuvanın en olaylı maçına geldi sıra.. Gruplardan zor da olsa çıkmayı başaran İtalyanlar hem Kore’ye hem de hakemlere karşı mücadele ediyorlardı adeta.  18. Dakika da Vieri ile önce geçen İtalyanlar 88. Dakika da yedikleri golle şok oluyorlardı. Uzatma dakikalarında ise bir golleri verilmiyor ve bir de penaltıları verilmiyordu. Bir de bu da yetmezmiş gibi bir de Totti aynı pozisyonda oyundan atılıyordu.
Uzatmaların 117. Dakikasında sahne alan Ahn attığı gol ile Kore’yi çeyrek finale götürüyordu. Bu mücadelenin yankıları ise maç sonrası devam ediyordu.  İtalya’nın Perugia takımında forma giyen Ahn bu karşılaşmadan sonra Perugia başkanı tarafından sözleşmesi feshediliyordu.

Çeyrek Finaller

Çeyrek finallere kalan takımlara baktığımız zaman Almanya, İngiltere, Brezilya gibi favorilerin olduğunu ve ayrıca milli takımımız, Senegal, Kore ve ABD gibi sürpriz takımlarında yer aldığını görüyoruz.

Çeyrek finallerin ilk maçını yani Brezilya – İngiltere maçını kimse unutamaz herhalde. Owen ile öne geçen İngilizler 45+2’de Ronaldo’dan yediği gol ile üstünlüğünü kaptırıyordu. Ama asıl olay ise mücadelenin 50.dakikasında gerçekleşiyordu.  Yaklaşık 35 metreden frikik kazanan Brezilya, İngiltere kalecisi Seaman’ın inanılmaz hatasıyla Ronaldinho ile bulduğu golle adını yarı finale yazdırıyordu. Maçtan sonra İngiliz bir otorite Seaman’ın yediği golden sonra ki gazetede ki yazısında: “Eğer Seaman’ın babası prezervatif kullansaydı şuan yarı finaldeydik” demesi herhalde olaya en güzel yorum getirilmiş olsa gerek.

Almanlar ise ABD karşısında kalecisi Kahn sayesinde ayakta duruyor ve Ballack ile buldukları golle zorda olsa yarı finale çıkıyordu.

Hakemlerin Güney Kore’yi bir kolladıkları maç daha.. Hiddink Kore ile mucizeler yaratmaya devam ediyordu ama hakemlerin de katkılarını unutmamak gerek. Mücadele de İspanyolların net iki golünün verilmediği ve inanılmaz taraflı kararların çıktığını görüyoruz. 0-0 biten maç sonunda Kore penaltılar ile rakibini eleyerek yarı finalde Almanların rakibi oluyordu. ( Sonra ki iki dünya kupasında Kore’nin elediği takımların alması da ilginç bir not. )

Tarihlerinde ilk kez çeyrek finale çıkan Senegal ile Ay Yıldızlılar çeyrek finaldeydi. İki takımdan birinin rüyası sona erecekti. İsveç ve Fransa gibi iki dev takımı yenen Senegal  bize karşı çok iddialıydı. Çok çetin geçen maç da sözü 94. Dakika İlhan Mansız ile bulduğumuz gol ile adımızı yarı finale yazdırıyorduk. (İlhan,ilhan,ilhan gooool)

Yarı Finaller

Artık turnuvanın sonlarına doğru gelinirken yarı finalde iki favori iki sürpriz takım vardı..

Yarı finallerin ilk karşılaşmasında ev sahibi Güney Kore ile Almanya karşı karşıya geliyordu. Ballack Almanlar adına bir kez daha sahneye çıkıyor ve ev sahibini üçüncülük maçına yolluyordu.

Milli takımımız tarihinde ilk defa bir kupaya bu kadar yakındı belki de.. Rakip grupta elimizden kaçırdığımız ve hakem hatası yüzünden kaybettiğimiz Brezilya’ydı. Maç boyunca bir türlü istediklerini yapamayan milliler Rüştü’nün çabasıyla 49. Dakika’ya kadar direniyordu. O dakika da sahne alan turnuvanın yıldızı Ronaldo attığı tek gol ile Brezilya’yı finale çıkartıyordu. Milli takımımız ise gösterdiği performans ile kesinlikle alkışı hak ediyordu..

Üçüncülük Mücadelesi
Turnuvaya renk katan takımlar üçüncülük mücadelesinde karşı karşıyaydı. Ev sahibi Kore karşısında son derece zevkli ve dostluk rüzgarlarının estiği maçta 3-2 ile yeniyor ve Dünya üçüncüsü oluyorduk. Ayrıca turnuva boyunca eleştirilen Hakan Şükür 11.saniye de attığı gol ile Dünya Kupaları tarihinin en hızlı golü rekorunu ele geçiriyordu.

Bizim için turnuvayı değerlendirecek olursak Galatasaray’ın UEFA kupası zaferi, Euro 2000’de çeyrek final derken Türk Futbolu çıktığı en yüksek basamağa çıkmıştı ve gelecek için umut veriyordu. Bu Konfederasyon Kupası’nda da sürse de ne yazık ki devamı gelmiyordu ve 2004 Avrupa Kupası’na gidemeyince Şenol Güneş takımdan ayrılıyordu.

Ama bu Dünya Kupası’nın etkisi baya bir sürmüştü bizim açımızdan, futbol konusunda olmasa bile. Örneğin Ümit Davala ve Ronaldo’nun saç modeli herkes de vardı. (Sokakta her 3 çocuktan birinde neredeyse bu iki saç modelinden birini görüyordum, çok özensem de ben yaptırmamıştım :P )

Ayrıca Japonya ve Güney Kore halkı da milli takımımızı çok sevmiştir ki Şenol Güneş, İlhan Mansız, Alpay gibi isimler turnuva sonrası orada görev yapmışlardır.

Türk futbolu adına tavan yaptığımız bir Dünya Kupası’ydı.. Turnuva boyunca hiçbir Avrupa ülkesiyle maç yapmamız ise ilginç bir not.

FİNAL

..Ve artık Asya’da ki futbol heyecanının sonuna geliyorduk. Bir tarafta turnuva boyunca dominant bir oyun ortaya koyan Brezilya, diğer tarafta – sonunda hep Almanlar kazanır – mantığı ile belki de maçlarını kazanan Almanlar vardı.

Brezilya rakibini rahat bir oyun ile 2-0’la geçmiş ve tarihin de 5.kez Dünya Kupası’nı kaldırmıştır.. Belki de herkesin aklından biz finale çıksak rahat bu kupayı kaldırırdık düşüncesi vardı..
--

Hakemlerin ev sahibi takıma gösterdikleri inanılmaz iyi niyeti başka hiçbir yerde göremeyiz sanırım. Ama her şeye rağmen bol sürprizli, harika bir turnuva yaşadık diyebilirim. Zaten Milli Takımımızın olması bile yeterdi bizim için..

Gol kralı 8 gol ile Ronaldo olmuştur. (Turnuva da ki tüm maçların da golü bulunmaktadır.)
Altın Top ve Yashin ödülü Oliver Kahn’ın olmuştur.
En genç oyuncusu ise London Donovan seçilmiştir.
Ayrıca milli takımızından Rüştü, Alpay ve Hasan Şaş turnuvanın kadrosuna seçilmişlerdir.

NOT: KENDİ YAZIMDIR. HATIRLADIKLARIM, ARAŞTIRMALARIM VE YORUMLARIMLA OLUŞTURDUM.

Mertcan GÖK

16 Mart 2015 Pazartesi

Futbol İçin Gerçek Kavga - El Salvador vs Honduras





Futbol İçin Gerçek Bir Savaş! Fotball War!

“Futbol bir ölüm-kalım meselesi değildir, sizi temin ederim ki ondan çok daha önemlidir.” // Bil Shankly

Günümüzde bildiğiniz üzere çok fanatizm üst seviyede. Neredeyse her derbi maçından sonra – önce olaylar çıkıyor, yaralananlar oluyor. Bunlar tabi ki görmek istemeyeceğimiz türden görüntüler. Futbolun spor yanı unutulup gözünü tek renge bürümüş taraftarlar, asıl maçtan önce aralarında bir maç yapıyorlar. Ancak.. Bu olay hepsinin üstünde bir olay, bu olay tarihe savaş olarak geçmiş bir futbol kavgası..

El Salvador ve Honduras ülkelerinin belki hiçbir başarısı yok diyebiliriz ama bu iki ülke hakkında bilinen bir şey varsa o da savaşmış olmalarıdır. Orta Amerika’nın iki fakir ülkesi birbirlerine komşu sınırındadırlar. Doğal olarak Salvador’da Honduraslılar, Honduras’ta ise Salvadorluların sayısı baya çoğunluktaydı. Aslına bakarsanız iki ülke arasında da daha önceden siyasi ateşlenmeler vardı. 
Fakirlik yüzünden iki ülke birbirlerini suçluyordu.

1970 Meksika’da oynanacak olan Dünya Kupası’na, katılmak için Concacaf(Orta Amerika Eleme Grubu) eleme gruplarında iki takım diğer rakipleriyle oynadıkları maçlar sonucu adlarını yarı finale yazdırdılar.

İlk maç 8 Haziran 1969 tarihinde, Honduras’ta oynandı ve o gün Honduraslılar, gün boyunca Salvador’u kaldığı yerden rahatsız etti ve üstlerinde baskı oluşturdu.. Maçın son dakikalarına doğru girerken, Honduras adına Roberto Corduna sahneye çıkarak ülkesini 1-0 öne geçirmiş ve takımına da büyük bir avantaj sağlamıştır rövanş için.

Maçı El Salvador’da TV başında maçı izleyen Amelia Bolanos isimli genç bir kız ülkesinin bu sonucu almasına daha fazla dayanamadı ve babasının tabancasıyla intihar etti. Gazetelerde ise “Genç kız, ülkesinin yıkılışını görmeye tahammül edemedi” deniliyordu..

Bu olaylardan bir hafta sonra sıra rövanşa, yani El Salvador’a gözler çevrilmişti. 15 Haziran 1969’da ki rövanş öncesi olaylar iyice gerginleşmeye başlamıştı. Honduraslı futbolcular El Salvador’a zırhlı araçlarla geldiler. Salvadorlular ise olaya intikam gözüyle bakıyorlardı. Hepsinin ellerinde Amelia’nın posterleri ile Honduras’lı futbolcular üstünde baskı oluşturuyorlardı. Bu baskı da maç için işe yaradı denilebilir çünkü El Salvador maçı 3-0 kazanarak, eşleşmeyi Play-Off’a taşımayı başarıyordu. (O zamanlar ikili averaj sistemi olmadığı için gol sayılar önemsizdir, böyle durumlarda son maç tarafsız bir sahada oynanır ve o maçı kazanan Kupalara giderdi. )

Honduraslılar, ülkeyi terk ederken bir sürü zorluk çekmiş, ordunun yardımıyla anca ülkelerine dönebilmişlerdir. Yaşanan olaylardan sonra Honduras Teknik Direktörü “Kaybettiğimiz için şanslıyız.” Yorumunda bulunuyordu.
27 Haziran 1969 tarihinde ise artık son maç vaktiydi. Kazanan finale adını yazdıracaktı. Meksika’da oynanan maçta El Salvador, uzatmalarda bulduğu gollerle maçı 3-2 kazanarak adını Final’e yazdırıyordu. (Finalde de Haiti’yi 3 maç sonucunda geçerek adlarını Dünya Kupası’na yazdırmayı başarmıştır. ) Maçtan sonra çıkan olaylarda 2 Honduraslı yaşamını kaybetmiştir.

Bu olaylardan sonra artan gerginlik sonucu 14 Temmuz 1969 günü iki ülke birbirine savaş ilan etmiştir. İki ülke arasında ki sınır kapatıldı ve savaş  4 gün, yaklaşık 100 saat sürdü.  4 bin ölü, 12 bin yaralı bilanço olarak yansıdı.

Araya giren büyük Latin Amerika ülkeleri savaşı sonlandırmıştır ve savaş berabere bitmiş sayılmıştır. Siyasetin futbola karışması, futbolun açtığı sonuçlar, iki ülke arasında ki sorunlar savaşa neden olmuştur.  El Salvador maçları kazansa bile bu olaylar hep bu şekliyle akılda kalmış oldu. Futbolun sadece futbol olmadığının başlıca kanıtlarından biri olarak göz önüne serildi..

2001 yılında Polonyalı gazeteci Ryszard Kapuscinski, Futbol Savaşı adlı kitabında bu olaya ışık tutmuştur.

Maçların mağlup kısmı ise, savaşlarda her zaman olduğu gibi halk olmuştur..