ARA

13 Aralık 2015 Pazar

WWE TLC: Tables, Ladders & Chairs 2015 PPV Preview'i - Tahminleri - Şov Öncesi Analizleri





WWE TLC: TABLES, LADDERS & CHAIRS – 13 ARALIK 2015

WWE’de bir kocaman yılı daha geride bıraktık ve bu yazımızda sizlerle yılın son PPV ön incelemesi ile beraber olacağız. Günümüz WWE’sinde artık nadir gördüğümüz extreme maçları bu PPV’de izleyebileceğiz. Normal takviminden bir hafta geriye alınan TLC’de,  kimi maçlar Tables, kimi maçlar Ladder, kimi maçlar Chairs ve de kimi maçlar bütün bunların hepsini içerecek şekilde düzenlenmiş durumda. Ayrıca bütün kemerlerin de ortada olduğunu söylememiz gerekiyor. Ana kemer mücadelesinde Sheamus, kemerini Roman Reigns’e karşı bir TLC maçında korumaya çalışacak. Ayrıca izlenmeye değer iki tane de önemli tag team maçımız var.

Road to Wrestlemania öncesi olan son PPV’mizi incelemeye başlayalım o zaman…



Singles Match
Becky Lynch vs Sasha Banks

Aslında ortada pek bir hikaye içermeyen, seyircileri ısınmaya odaklı bir kick off maçı ile şovumuz açılacak. Becky, bir süredir Charlotte ile aralarında sorunlar hissetmeye başladı. Charlotte yüzünden maçlar kaybetti, küçük düştü vs… Altta Diva Şampiyonluk maçında bu konuyu daha da açacağım için şimdiden uzatmayayım. Sasha ise Team B.A.D ile takılmaya devam ediyor.

Seyircilerin iki favori divasının maçını bence Sasha alır. Ortada pek bir hikaye olmadığı için sağlıklı yorum yapmak da zor.

Tahmin: Sasha Banks





Singles Match
Ryback vs Rusev w/Lana
Bir süredir ortalıklarda gözükmedikten sonra Survivor Series sonrasındaki RAW şovunda geri dönen Rusev, hatırlarsanız Roman’a bir Super Kick çekerek, otoritenin bir adamı olduğunu ilan etmişti. Daha sonra da League of Nations üyelerinden biri olarak da safını iyice belli etti. Ayrıca Rusev tek başına geri dönmedi, yanında Lana’da vardı. Gerçek hayatta zaten nişanlı oldukları ortaya çıkarak WWE’nin bütün senaryolarını (Survivor Series incelemesinde yazmıştım.) alt üst eden ikili artık hem gerçekte hem de senaryo da beraberler.

Ryback ise bir süredir feudsuz ortada dolaşıyordu. Biraz zorlama bir hikaye yaptılar aslında. Aralarında normal bir maç dönerken, Ryback maç içerisinde Lana’ya çarpmıştı. Bunu gören Rusev’de maçı bırakmıştı. Sonra bir daha maç yaptılar, benzer şeyler yaşandı. Meğer Lana numara yapıyormuş. Bundan istifade Rusev de Ryback’i yakalayarak bir ChinLock bağlamıştı.

Bu feud burada bitmez aslında. Zaten Rusev’in bağlı olduğu stable ile beraber yaşadığı bir feud var. İleride Ryback’de bu feuda katılacaktır. Maçı ise ben genel olarak şovlarda ezilen Ryback alır diyorum.

Tahmin: Ryback






Chairs Match for the WWE U.S Championship
Alberto Del Rio(c) vs Jack Swagger

Öncelikle maçın konseptinden bahsetmemiz gerekirse bolca chair yani çelik sandalye kullanımı serbest. Yani herhangi bir diskalifiye ve count out durumu geçerli değil.

Çok uzun zamandır ortalıklarda gözükmeyen bir zamanların ana kemer şampiyonu şimdinin şampiyonu Jack Swagger, Survivor Series’ten sonra ortaya çıktı. Hatırlarsanız, Del Rio kemeri aldıktan sonra sürekli MexAmerica lafını ağzına dolamış ve bu kemerin adının MexAmerica olduğunu söylemişti. Bu doğrultuda hikayede WWE’ye geri dönmesini sağlayan Zeb Colter’dan da destek alan Del Rio geçtiğimiz RAW’da onun yüzünden küçük duruma düşünce, Colter’a baya bir atarlanmış ve onu artık yanında istemediğini söylemişti.

Del Rio’da yine League of Nations stable’nın içerisinde, çift feudu birden yöneten isimler arasında. Ayrıca kemerini ilk defa koruyacağını hatırlatalım. Hell in a Cell’de döndükten sonra, Cena izne çıkınca zaten onunla maç yapamadı. Survivor Series’te de Seth’in sakatlığı dolayısıyla turnuva olunca gene maça çıkamadı. Dolayısıyla bence ilk kemeri koruma mücadelesinde kaybetmeyecektir. Ama yine de tam emin değilim çünkü Jack Swagger belki tekrardan bir push alacaktır.

Bu maç hakkında yorumlarımı bitirmeden önce, gene bu maçın klasik bir Amerika halk kahramanı vs Amerika düşmanı maçı olacağı aşikar olduğunu belirtmemde fayda var. Del Rio dememin bir diğer sebebi de bence Cena ile bir feuda gireceğini düşünmemdir.

Tahmin: Alberto Del Rio




Eight-man Tag Team Elimination Tables Match
The ECW Originals (Bubba Ray Dudley, D-Von Dudley, Tommy Dreamer and Rhyno) vs The Wyatt Family (Bray Wyatt, Braun Strowman, Luke Harper and Erick Rowan)

Öncelikle maçın konseptinden bahsetmek gerekirse, maçta herhangi bir diskalifiye veya count out durumu yok. 8 adam da ring içerisinde olacak. Rakibin elemanının üzerinde masayı kıran takım, rakip takımdan masayı kırdığı kişiyi eleyecek. Takımların birinde herkes elendiği zaman maç sona erecek, ayakta kalan takım veya takımı temsil eden kişi takımı adına maçı kazanacak.

Açıkça söylemek gerekirse, bu şovun en sağlam maçı bence bu maç. Hatta daha da abartırsam bu maçı alın Wrestlemania’ya koyun, gerçekten sırıtmaz. Altında herhangi bir sağlam altyapı yok belki ama gerçekten izlemesi en zevkli maçlardan biri olacağı kesin.

Bir tarafta ECW orjinleri mevcut. Geçtiğimiz aylarda WWE’ye geri dönen Dudley Boyz hatırlarsanız önce The New Day ile kemer mücadelesine girmişti. Oradan yenik ayrılınca pek sağlam bir feuda girememişlerdi. Öte yandan Survivor Series’ten sonra ise Wyatt Family ile aralarında bir çekişme doğdu. Ama  aralarında var olan sayı dezavantajını önce Tommy Dreamer’ı getirerek dengelemeye çalıştılar. Tommy Dreamer’ın return’ü ise pek şaşalı olmadı. Daha sonra ise geçtiğimiz hafta RAW şovunda sürpriz  bir extreme ismi daha getireceklerini duyurdular. Hepimiz heyecanlandık ama gelen isim hayal kırıklığıydı: Rhyno. Sebebi ise bu NXT izleyenler için bunun pek de sürpriz olmamasıydı.

Survivor Series’de Undertaker ve Kane ile yaşadıkları kısa bir feudun sonucu maçı kaybeden Wyatt Family ise bu sefer burada bir galibiyet peşinde. Tüm şovlarda bu isimlere karşı üstün çıktılar. Ama artık, işin içerisine extreme girecek ama bu isimler de extreme’in kaba tabiriyle ağa babaları. Ama nedense içimden bu maçı Wyatt Family kazanacak gibi geçiyor. Her ne kadar diğer taraf fena extreme koksa da, gençlerin ilerlemesi için bu maçı Wyatt Ailesi kazanacaktır. He ama mantıklı olan ECW Orjinleri ama WWE bakış açısıyla bence bu maç Wyatt Familiy’nin. Tahminim tutarsa ECW kısmına ise bence ayıp etmiş olacaklar. Bir de bir yanım sanki bu maçın sonunda Undertaker ve Kane gelecek diyor ama neyse…

Tahmin: The Wyatt Family(Bray Wyatt, Braun Strowman, Luke Harper and Erick Rowan)





Singles Match for the WWE Divas Championship
Charlotte(c) w/Ric Flair vs Paige

Geçtiğimiz PPV’nin adeta bir rövanşını izleyeceğiz. Hatırlarsanız, Survivor Series’te Charlotte kemerini Paige’e karşı korumuştu. Hepimiz bu maçın temiz bir şekilde bittiğini düşünürken meğer Charlotte rakibini pes ettirirken kendi ayakları rope’ın(iplerin) altındaymış. Paige’de bunu yönetimle konuşmuş ve bir rövanş hakkı elde etmiş. Hakkını RAW’da kullandı önce ama o maçta double count out ile sonuçlanında iş TLC’ye kaldı.

Bu sıralar Charlotte’ta bariz bir heel turn kokusu alıyorum. Önce Becky’i babasının yardımıyla yendi sonra da Becky’nin Brie ile olan maçına karışarak onun kaybetmesini sağladı. Bu maçı da bence yine Ric Flair yardımıyla kazanacaktır. Zaten Charlotte’ın heel olması onun için en doğru olanı çünkü bu şekilde, babasının yardımıyla buralara geldi izlenimiyle antipati topluyor. Ayrıca, Flair’ı da her ne kadar menejer gibi de olsa hikayelerde görmek güzel ki zaten kendisi de bunu istediğini defalarca açıklamıştı.

Bu feudun sonu da bence Paige vs Charlotte vs Becky at Wrestlemania’ya kadar gider.

Tahmin: Charlotte






Triple Threat Tag Team Ladder Match For The WWE Tag Team Championship
The New Day (Big E, Kofi Kingston, and/or Xavier Woods)(c) vs The Usos (Jimmy Uso and Jey Uso) vs The Lucha Dragons (Kalisto and Sin Cara)

Öncelikle konseptten bahsetmek gerekirse 3 takımda ring içerisinde olacak. DQ, Count-out, submission(pes etme) veya tuş maç içerisinde olmayacak. Yukarıda iple asılı olan kemerleri merdivene çıkarak (veya çıkmayarak) almayı başaran ilk takım maçı ve kemerleri ele geçirmiş olacak.

WWE’de bir çok tag team bulunuyor. The Lucha Dragons, Usos, The New Day, The Ascencion, The Prime Times, Dudleyz vs… Arz fazla olunca WWE’de haliyle bunları bir arada kullanmaya çalışıyor. Hatırlarsanız, RAW’da Lucha’lar ile Usos  #1 Contender maçına çıkmışlardı ama The New Day uyanıklık yapmaya çalışarak maça karışmış ve maçın DQ ile bitmesini sağlamıştı. Ama otorite bunu yemedi ve The New Day’in karşısına bu iki takımı birden çıkardı.

Son zamanlarda kötü giden şovları kurtaran takım bence The New Day. Bu 3 isim gerçekten harika ve çok eğlenceli promolar kesiyorlar. Hani gerçekten ciddi anlamda eğlendirmeyi biliyorlar. Kemerleri de Summerslam’den bu yana ellerinde tutmaktalar.

Uso’lar ise yine çifte feudu birlikte götürenlerden. League of Nations senaryosunda, Roman’ın kuzenleri olarak ona yardım eden ikili bir de takım kemerleri peşinde koşmaktalar.

Lucha Dragons ise bu sıralar yükselişte gibi. Haftalık şovlarda New Day’i iki kez yenmeyi başardılar. Ayrıca Kalisto hatırlarsanız ana kemer turnuvasında Ryback’i yenmişti.

Bu maç da yine üstteki takım maçı kadar heyecanlı ve eğlenceli olacaktır. Bol bol highfly hareketleri göreceğiz. Ben yine de kemeri çok iyi bir şekilde elinde tutan The New Day’in yine koruyacağını düşünüyorum. Sayı avantajları da var. Hem de Uso’ların diğer feudda da yer almaları benim gözümde bu kemeri alamayacaklarını gösteriyor. Plase Lucha Dragons ama şahsi görüşüm, The New Day kemeri koruyacaktır. Peki onları kim durduracak? Alttan ufak ufak Miz ve Neville ikilisi geliyor gibi ama bakalım…

Tahmin:  The New Day (Big E, Kofi Kingston, and/or Xavier Woods)






Singles Match for the Intercontinental Championship
Kevin Owens(c) vs Dean Ambrose

Her ne kadar herhangi bir extreme öğe içermese de bu maç da heyecanla beklenebilecek maçlardan bir tanesi. Night of Champions’ta kemeri Ryback’ten alan Owens, o zamandan bu yana kemeri elinde tutuyor. Ben aslında onun da tüm şampiyonlar gibi otoritenin tarafında yer alıp hatta daha da ötesi League of Nations’a katılıp (çünkü kendisi de Kanadalı) bu şekilde feuda gireceğini düşünmüştüm. Ama öyle gerçekleşmedi.

Dean’in ise WWE’deki yeri bir türlü netleşmedi. Ben kendisinden çok net bir şekilde Survivor Series’de bir heel turn bekliyordum. Ama olmadı, Dean face kaldı ve bence WWE önemli bir feud şansını kaçırdı. Daha sonra ise Roman’ın kankası modundan çıkıp bireysel takılacağını umut ederken yine Sheamus ve tayfası karşısında (League of Nations) Roman’ın yanında yer aldı. Anlayacağınız Dean’de çift feudu götürenlerden. Hatta öyle ki TLC’den önceki son Smackdown şovunda Dean birbirlerinden bağımsız üç tane seagment’te yer aldı.

Dean bence hala Roman’ın yanında takılmaya devam edecek. Bu maçı da kaybedecek. Ben hala WM’de Dean vs Roman görebileceğimizi umuyorum. Kafamda tam olarak WM planlarını kuramadım aklımda birkaç tane ihtimal var. Misal, bu maçı Dean kaybedecek, Roman’da Sheamus ile olan maçını kaybedecek ama RR’yi kazanıp senden WM’de kemeri alacağım diyecek. Ama onu RR’de eleyen isim Dean olacak ve ikili arasında WM’ye uzanacak bir feud başlayacak. Bir diğer ihtimalde yine Dean bu maçı kaybedecek ve Roman’ın yanında takılacak. Bu League of Nations ile Roman’ın takımı WM’de karşı karşıya gelecek. Ama bu sefer League of Nations’da Triple H, Roman’ın takımında ise The Rock olacak veya sakatlığı geçerse Seth olacak. İkincisi daha bir uçuk ihtimal hatta hayal gibi ama göreceğiz.

Söylediğim gibi bence Dean hala Roman ile takılmaya devam edecek ve bence bu maçı da kaybedecek.

Tahmin: Kevin Owens






TLC(Tables&Ladders&Chairs) Match for the WWE World Heavyweight Championship
Sheamus(c) vs Roman Reigns

Konseptten bahsetmek gerekirse, maçta DQ,count out, tuş ve pes ettirme yok. Maçı kazanmanın tek yolu yukarıda asılı olan kemeri almak. Masa, sandalye ve merdiven kullanmak ise serbest.

Evet geldik main eventimize. Aslında bana göre ve de çoğumuza göre sonucu belli olan bir maç ama yine de biraz hakkında konuşalım.

Hell in a Cell’de kemerini The Masked Kane’e karşı koruyan Seth Rollins hatırlarsanız ondan sonra yaşanan bir canlı şovda (live event) sakatlanarak kemerini kaybetmişti. Boşa çıkan kemer için yapılan turnuvanın sonucunda Survivor Series’de yarı final ve final olmak üzere iki maça çıkan Roman, finalde kankası Dean’i yenerek sonunda kemeri almıştı. Daha sonra kendisini tebrik etmek için gelen Triple H’e spear çeken Roman arkasını döner dönmez Sheamus’tan bir Borgue Kick yemişti. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Sheamus hemen MITB hakkını kullanarak Roman’a bir Borgue Kick daha hediye ederek kemerin yeni sahibi olmuştu.

Bu olaylardan sonra Sheamus bir nevi Triple H’in yeni adamı olmuştu. Yanına bir süredir takım arkadaşı olduğu King Barret’ı, Rusev’i ve Alberto Del Rio’yu da alarak yeni bir stable kurdu ve bu stable’ın ismini The League of Nations koydu; yani Birleşmiş Milletler. Roman ise buna karşılık olarak kankası Dean’i ve kuzenleri Uso’ları yanına aldı. İki grup bir süredir feud içerisine girmiş oldu. Neredeyse bütün haftalık şovlarda Roman rakiplerine karşı üstün taraf oldu. Ama burada kemeri alması zor çünkü Sheamus daha geçen ay kemeri kazandı. Ayrıca maçın diskalifiyesiz olduğunu da düşünürsek kesinlikle bu iki grup gene maç içerisinde kendini gösterecektir. Özellikle maçı bulunmayan King Barret kesin gelecektir.

Maçı Sheamus kazanır ve böylece Roman’ın kemer maçı için rövanş hakkı da bitmiş olur… Peki ya sonrası? Bundan sonra ise muamma ve bunun için kesinlikle Royal Rumble’ı beklememiz gerekiyor.

Tahmin: Sheamus



Üstte de bahsettiğim gibi birçok isim WWE’de yaşanan sakatlık problemleri nedeniyle çift feudun içerisindeler. Seth Rollins, Randy Orton, Cesaro, Daniel Bryan gibi isimler sakat. John Cena ise izinli. Brock Lesnar, Undertaker, Kane, Sting gibi isimler ise ortada yoklar.Hal böyle olunca bu PPV’de feudlar birbirine karışmış durumda. Buralardan çıkacak sonuçlar şüphesiz hızla yaklaşığımız Road to Wrestlemania dönemi için bizlere ipuçları verecek. Umarım keyifli bir şov izleriz, herkese iyi seyirler…






22 Kasım 2015 Pazar

Survivor Series 2015 PPV Preview'i - Tahminleri - Şov Öncesi Analizleri







WWE SURVIVOR SERIES – 22 KASIM 2015

Tam 25 yıl önce bu PPV’de Undertaker güreş dünyasına, WWE’ye girişini yapmıştı.  Bu 25 yıl içerisinde Undertaker birçok unutulmaz olaya imza attı, eşsiz bir karaktere ve de bir efsaneye dönüştü. Bu çerçevede ise bu PPV, Undertaker’ın debutunun üzerinden 25 yıl geçmesine atfedilmiş durumda. Öte yandan, Survivor Series’in asıl amacını taşıyan klasik 5’li eleminasyon takım maçı da maç kartımızda bulunuyor. Ama tabi ki asıl önemli olay Seth Rollins’in sakatlığından sonra boşa çıkan ana kemere kimin sahip olacağı?




5-on-5 Traditional Survivor Series Elimination Tag Team Match
????? vs ?????
Evet Survivor Series’in asıl anlamı olan klasik eleme maçımız. Kurallar basit. Şöyle ki her iki takımda 5’er kişiden oluşuyor.  Normal bir şekilde başlayan tag team maçımızda, tuş olan veya pes eden kişi takımından eleniyor. Bu şekilde maç devam ediyor ve en son adamı kalmayan takım maçı kaybetmiş oluyor.

Bu sene WWE herhangi bir feudu klasik 5’li takım maçına dönüştürmemiş. Hatta böyle bir maçın yapılıp yapılmayacağı bile meçhuldü. WWE geçenlerde resmi sitesinden açıklama yaparak maçın gerçekleşeceğini ama takımlarda yer alan kişilerin henüz belli olmadığını söyledi. Muhtemelen bu isimler şov içerisinde belli olacak, face isimler bir takımda heel isimler bir takımda yer alacak. Belki bir return veya eskilerden bir ismin bir maçlığına döndüğüne şahit oluruz. Ama tabi bu uçuk bir ihtimal. Onun dışında tahmini çok zor bir maç tabi ki de. Bari isimleri tahmin etmeye çalışıp oradan 
bir şeyler yürütmeye deneyeyim:

Kalisto & Sin Cara & Ryback & Neville & Cesaro vs Big E & Kofi Kingston & Xavier Woods & Big Show & Stardust

Aslında Big Show yerine King Barret’ı koyacaktım ama sanki Stardust, Cesaro ile feuda başlayacak gibi durduğu için (bknz. Son Smackdown şovu) Barret’ı koymadım. Çünkü Stardust ile Barret bence bir daha aynı takımda olmazlar. Öte yandan açıklanan match card’da WWE Tag Team Championship maçı ortada yok, bende bu sebeple The New Day’i heel gruba koydum. Uso’lar da aslında karşılarında olabilir gibi ama sanki The New Day Lucha Dragons ile feuda girecek. Ryback’i de Lucha Dragons var diye koydum. Bir de Sheamus olayı var… Ama onun cash in yapma ihtimali bence yüksek yani yapmasa bile yapacakmış hissi vermek için bu maçta yer almayabilir. Tabi isimlerin bile varsayımlar altında olduğundan dolayı kazananı tahmin etmek güç… Yine de oyum face takıma.

Tahmin: Face Takım





Singles Match
Dolph Ziggler vs Tyler Breeze (w/ Summer Rea)

Hell in a Cell’den sonra debutunu yapan Tyler Breeze belki de feuda girebileceği en mantıklı kişiyle feuda girdi. Ben bu iki ismi aslında gimmick olarak birbirlerine benzetiyorum. En azından Dolph’un heel olduğu zamanlarında yaptığı hareketler falan bence Breeze ile benzerlik göstermekte.

Hatırlarsanız, Dolph’un bundan önceki feudu Rusev’leydi.  Orada da Lana sakatlandıktan sonra Dolph, Rusev ve Summer aşk üçgeni bir şey olmuştu. Olaylar çok fena karışmıştı ve bence WWE bu saçma senaryoyunun cılkını çıkarsa da daha fazla uzatmayarak en iyisini yapmış oldu. Şöyle ki gerçekte Lana ile Rusev sevgili. Ama hikayede Rusev ile Summer, Dolph ile de Lana sevgili durumundaydı. Bir süre böyle atıştılar falan, sonra Lana sakatlandı, Summer Dolph’a ilgi göstermeye başladı, Dolph onu takmadı falan… En son Night of Champions’da Dolph, Rusev’i yenerek feudu bitirdi. Summer nihayet gerçekte olanların farkına vardı yani Lana ile Rusev’in sevgili olduğunu öğrendi.(Bak sen bu işe.) Nihayetinde ayrıldılar, Dolph’a da bak bunlar arkamızdan iş çevirmiş birlik olalım dedi, Dolph Summer’ı yine takmadı. O da çareyi NXT’den gelen Tyler Breeze’de buldu ve Dolph’a karşı Tyler’ın safında yer aldı.

Evet bu saçma hikayeden sonra ben Dolph’un bir kemer mücadelesine gireceğini düşünüyordum ama olmadı. Sonrasında ise ikili arasındaki bu feudun bir traditional yani klasik SS elemeli takım maçı olarak başlayacağını düşünüyordum ama WWE bu maçı singles match olarak açıkladı. Tyler yeni debut yaptı. Bu maçı Summer’ın etkisiyle veya hileyle falan bir şekilde kazanacak bence. Ama feud burada bitmez elbet TLC’de de bir maçlarını göreceğiz.

Tahmin: Tyler Breeze





Singles Match for the WWE Divas Championship
Charlotte (c) vs Paige
Evet sonunda beklenen oldu ve Paige bir heel turn yaptı. Bunu baya bekliyorduk zaten ve Charlotte’ın, Nikki ile feudu biter bitmez kötü kızı oynamaya başladı. Daha sonra da #1 Contender oldu. Zaten bunu bekliyorduk ama asıl soru Becky’nin bu arada alacağı roldü. Bir süre Charlotte’ın yanında bulundu son birkaç şovdur ortada yok. O yüzden tahminim Becky’nin de Paige’in yanında yer alacağı ve Paige’in onun yardımıyla kemeri kazanacağı.

Tahmin: Paige





Tag Team Match
The Brothers of Destruction (The Undertaker & Kane) vs Wyatt Family (Bray Wyatt & Braun Strowman & Erick Rowan & Luke Harper)

Efsane yeniden doğduğu yerde sahnede… The Undertaker’ın, 25.yılında rakibi kendisiyle benzer gimmick’te olan Bray Wyatt’ın takımı. Aslında geçtiğimiz yıl bir WM senaryosu olarak yine bu iki ismin feuduna tanık olmuştuk. Bu sefer yine WM’ye doğru ilerlerken feudları başladı ama sanki burada başka bir şeyler olacak gibi. Yani, Kane ile Undertaker arasında feuduna evrilebilir bu hikaye ileri ki şovlarda. Tabi burada Wyatt Family’nin etkisi nasıl olur bilinmez. O da önemli bir soru işareti.

Neyse şimdilik bu maça odaklanırsak, Undertaker’a bence Brock Lesnar karşısında baya bir ayıp ettiler. Aslında mantıklı düşünürsek, Taker’ın ünlü serisini bitiren adamın güçlü bir profil çizmesi olağandı. Ama yine de Taker’ın bu kadar ezik durmamasını ummuştum. Daha da öncesini düşünürsek seri hiç kırılmamalıydı. Bray Wyatt’ın ise geçtiğimiz PPV’de, Roman’a karşı Hell in a Cell maçını kaybedeceği aşikardı. Sonrasında ise genişleyen ve güçlenen takımının farklı işlere imza atacağını düşündüğümü yazmıştım. Nitekim öyle de oldu. Kane’e geçersek artık maskeli olarak takılacak. Çünkü geçtiğimiz PPV’de Seth’e karşı kemer maçını kaybetti ve yöneticilik görevini bırakmak zorunda kaldı.

Yine klasik eleme maçı olmayan bir tag team maçı izleyeceğiz. Taker ve Kane’in karşısında Wyatt ailesinden iki isim yer alacak. Sanırım resmi sitede yazmıyor ama çoğu yerde bu iki ismin Bray Wyatt ile Braun Strowman olacağı konuşuluyor. Tahmine geçersek artık lütfen Undertaker’a daha fazla ayıp etmeyin, bu özel şovda, ona ithaf edilen şovda ona maçı kazandırın.

Tahmin: The Brothers of Destruction (The Undertaker & Kane)





Tournament Semifinal Match
Dean Ambrose vs Kevin Owens

Hell in a Cell bittikten sonra ben K.O’nun Dean ile kemer mücadelesine gireceğini düşünüyordum. Belki gerçek plan böyleydi çünkü aralarında Smackdown’da olaylı bir maç gerçekleşmişti. Ama Seth’in planlanmayan ciddi sakatlığı ile kemerin boşta kalmasıyla WWE bir turnuva düzenlemeye başladı. Son 4 isim kaldığında ben aslında Smackdown’da yarı finallerin yapılacağını(çünkü RAW’da çeyrek finaller yapıldı.) ve Survivor Series’te de final maçının olacağını düşünmüştüm. Ayrıca bir diğer ihtimal olarak da bu 4 isim arasında bir Fatal 4-Way maçı olacağını düşünmüştüm.
Genel olarak turnuvadan bahsedersek 16 güreşçi eleme usulü maçlara çıktı. Dean; Tyler Breeze ve Dolph Ziggler’i eleyerek yarı finale çıkarken, Kevin Owens; Titus O’Neil ve Neville’i eleyerek yarı finale geldi. Aynı zamanda burada yarı finale çıkması demek kemerini maç yapmadan bir PPV’de daha koruması demek.

Tahmine geçersek, ufukta bariz bir şekilde Dean Ambrose vs Roman Reigns gözüküyor. Yani bu doğrultuda maçı Dean’in kazanacağını düşünüyorum. Hem zaten K.O’nun kemeri var, bir başka kemer feuduna girmesine gerek yok.

Tahmin: Dean Ambrose






Tournament Semifinal Match
Roman Reigns vs Alberto Del Rio

Geçtiğimiz PPV’de sürpriz bir şekilde return yapan Alberto Del Rio, US kemerini John Cena’dan almayı başarmıştı. Daha sonra Cena bir süre WWE’den izin alarak tatile çıktı ve Del Rio’nun pushı tam gaz devam etti. Gimmick olarak yeniden heel oldu. Zaten kendisine yakışan bu yani onu pek face olarak düşünemiyorum. O yüzden doğru bir rolde. Ama farklı olarak US kemerine MexAmerica kemeri demeye başladı. Yani WWE’nin binlerce kez yaptığı gibi bu yine bir Amerika vs diğer ülkeler tarzı feudlar görebileceğimizi belli eden bir şey yaptı. Zaten geçtiğimiz bir Smackdown şovunda, Neville ile maçından sonra Neville’i dövmeye devam eden Del Rio’ya gününü gösterme amaçlı olarak, Amerika kahramanı gibi gözüken ama uzun bir zamandır jobber kademesinde olan bir zamanların ana kemer şampiyonu Jack Swagger kendini göstermişti.  Ben bu ikilinin bu PPV’de kemer maçına çıkacağını düşünüyordum ama gene Seth’in sakatlığı planları değiştirmiş olmalı.

Roman içinse sonunda Wyatt Family ile feudu bittikten sonra artık kemer yarışının içine gireceği çok belliydi. Zaten hemen sonrasındaki RAW’da #1 Contender oldu. Ama Seth’in sakatlığı yine burada da hikaye değişikliğine yol açtı. Yeri gelmişken belirteyim ben Roman’ın Seth ile feudundan şampiyon olarak çıkacağını düşünüyordum. Üstteki maçı yorumlarken de dediğim gibi ufukta Dean vs Roman var. Diğer tüm sonuçlar bu şovu kesinlikle anlamsız kılar. O yüzden zaten kemeri olan Del Rio’nun da Kevin Owens gibi bu maçı kazanmasına hiç gerek yok.

Tahmin: Roman Reigns





Tournament Final Match for the WWE World Heavyweight Championship
?? vs ??
Eveet işte gecenin main eventi ve en çok beklenen olayı. Üstte defalarca yazdığım gibi şampiyon Seth Rollins sakat ve kemer boşta Hell in a Cell’den sonraki haftada bir live eventte (Tv’lerde gösterilmeyen canlı şovlar) Kane ile yaptığı kemer maçında yanlış bir hareket yapan Seth, ciddi bir şekilde sakatlandı. 6 ile 9 ay arasında ringlerden uzak kalacağı benziyor. Kendisi için gerçekten çok büyük bir talihsizlik. Kemerini Brock Lesnar, Sting, John Cena, Randy Ortan, Kane ve Dean Ambrose gibi birçok isme karşı korumuştu. Şimdi ise muhtemelen Wreslemania’yı da kaçıracak. Dahası bir sürü senaryo da bu yüzden değişmek zorunda kaldı. Tabi ki burada suçlu Seth Rollins değil. Her sporda olduğu gibi bu sporda da sakatlıklar meydana geliyor.  Ayrıca gerçekten bu isimler çok riskli hareketler yapıyorlar. Onlara bir kez daha sağlıkları pahasına bizi eğlendirdikleri için teşekkürü borç biliyorum.

Şimdi hikaye üzerinden tahminler yapalım… Road to Wreslemania dönemine doğru adım adım giderken aslında feudlar ufak ufak şekillenmeye başlıyor. Bu feudda kesinlikle izlenmesi gereken en güzel ve en merak uyandırıcı feud olacak. Biraz geriye gidelim… Seth’in sakatlığından sonraki ilk RAW’da, WWE’nin yönetimindeki en kıdemli isimlerden ve de hikayede The Authority olarak karar verici organın başında gelen Triple H, #1 Contender olan Roman’a: “Kemeri sen hak ediyorsun. Ve ben bunu gerçekleştirebilirim ama benim adamım olmayı kabul edeceksin.” diyerek ona el uzattı. Triple H’in, yeni kendisini ringde temsil edecek adam olma teklifini ise Roman: “Ben bu hayatta her şeyi kendim hak ettim.” diyerek reddetti. Triple H ise o andan itibaren turnuvayı başlattı.
Triple H’in bu arayışı aslında hikaye için birçok ipucunu beraberinde getiriyor. Öncelikle turnuvada kişilerin yolu fotoğrafta da gördüğünüz gibi daha önce belli. Yani bazı isimler finale kadar bazı isimlerle karşılaşamıyor. Gördüğünüz üzere Roman vs Dean final maçı taa önceden planlanmış. Roman ile Dean finale kadar karşılaşamıyorlar. Zaten hepsi de rakiplerine yenerek yarı finale geldiler ve muhtemelen finalde olacaklar.

Peki burada Triple H’in rolü ne? Seth vasıtasıyla Triple H, ring içindeki kararlarda daha aktif olabiliyordu. Seth’e fırsatlar tanıyordu ve bu şekilde kendi adamını kayırarak hikayelere müdahil olabiliyordu. Seth sakatlandıktan sonra bu adam eksikliği doğdu. Roman bu teklifi reddetti. Tabi akıllara hemen The Shield grubunun üçüncü elemanı Dean geliyor. Burada da iki ihtimal göze çarpıyor. Özellikle fanlar bu Survivor Series’i 1998 Survivor Series’ine çok benzetiyorlar. Yine o zamanlar kemerin boşta olma durumu vardı ve The Rock tıpkı kuzeni gibi kendisine gelen teklifi reddediyor ve Deadly Games adı verilen turnuvaya katılıyordu. Ama PPV’de heel turn geçirerek teklifi kabul ediyordu ve şampiyon oluyordu. Şimdi bu durumda aynen bu şekilde Roman içinde olabilir. Hem böylece The Rock’a da atıfta bulunulabilir ve de bu olay Roman’ın John Cena v2 olma durumunu engelleyebilir. Yani bütün feudların galibi, pusher olma pozisyonunu falan bitirip seyirciler tarafından face olmasına rağmen yuhalanmaktan kurtulabilir heel olarak. Bir diğer ihtimalde Roman’dan umduğunu bulamayan Triple H’in, çareye Dean’de bulması. Dean, Triple H’in adamı olarak bir heel turn gerçekleştirip maçı Triple H’in yardımıyla kazanabilir. Bunların hepsi ihtimal dahilinde. Yani demem o ki, bu iki isimden biri mutlaka heel turn geçirecek ve iki can dost birbirleriyle kapışacak. Hani yok biri kazanacak, sonra ikili yine kanki olarak falan devam edecekler durumu olmayacak. Hiçbir şekilde mantığa sığmıyor bu ihtimal. Çok çok uzun vadeli düşünürsek Seth Rollins’in return’i için de güzel bir zemin hazırlanmış olacak bu şekilde. Zaten bence The Shield grubu, DX gibi olmalı. Kimi zaman aralarında feud yaşamalı, kimi zaman da reunion yapmalı… Yani tabi bunlar uzun vadeli şeyler. Çünkü 3 isimde (Seth, Dean, Roman) çok değerli isimler.

Bu ikili ilişkinin dışında bir diğer ihtimal daha var bana göre. Yani daha doğrusu bu ikili ilişkinin sonucundan sonra ortaya çıkabilecek olan durum. Bu da benim tahminim olacak. Nedir yani o dediğinizi duyar gibiyim… Sheamus!

Uzun bir zamandır Sheamus fırsat kolluyor. Seth heel bir isim olduğu için ve Sheamus’da bu gimmickle pek face turn yapabilecek bir isim olmadığı için Sheamus çantasını uzun bir süredir bekletiyor. Bence olaylar tam olarak böyle gelişecek:  Şimdi öncelikle maçı temiz bir şekilde Roman kazanacak. İkili beraber dostça sarmaş dolaş olurken Dean, Roman’a bir finisher çekecek. Daha sonra Sheamus’ın müziği duyulacak ve o da bir finisher ile Roman’ı yere serecek.  Tuşa gidip şampiyon olacak. Sheamus veya Dean’de Triple H’in yeni adamı olacak.  Neden tahminim bu yönde derseniz, WWE’de kemer sayısı iyice azaldı. Kemerin olmadığı feudların, ortaya bir amaç koyma durumunda WWE’nin senaryo yaratıcıları bence açık bir şekilde çok sıkıntı yaşıyorlar. Ellerinde kemersiz gerçekleşebilecek müthiş bir feud var. WM öncesi hem bu iki ismi ayrı bir şekilde kemersiz hem de Sheamus’ı ayrı kemerli güzel bir şekilde farklı feudlara sokabilirler. Yani iki farklı senaryo çok rahat bir şekilde ortaya çıkabilir.

Sonucu her ne olursa olsun izlenmesi gereken bir hikaye bu. Sonrasına da dikkatle bakmakta fayda var. Uzun bir zamandır bu kadar bol ihtimalli, ne olacağı belli olmayan bir maç izlememiştik. Tabi ki Seth’in sakatlığına çok üzüldüm ama böyle bir olayın çıkması da bu şekilde gerçekleşti. Neler olacağını gerçekten büyük bir heyecanla bekliyorum.

Gördüğünüz gibi işin hiçbir şekilde Alberto Del Rio veya Kevin Owens boyutuna değinmedim. Çünkü gerçekten onlara bu senaryoda yer yok. İki isimden biri finale kalırsa çok büyük hayal kırıklığı ve saçmalık ortaya çıkmış olur.

Tahmin: Roman Reigns (Sheamus cash in yapıp yeni şampiyon olur, Dean heel olur.)



Çok uzun süredir devam eden feudlardan sonra nihayet Survivor Series yeni feudların başlama noktası oldu. Road To Wrestlemania dönemine ufak ufak girerken gerçekleşecek feudların tohumu da burada yavaş yavaş atılmaya başlanacak. Birkaç kemer ortada yok, belirli bir feud klasik eleme maçı şeklinde gerçekleşmeyecek belki ama sonucu çok fazla merak edile bir ana kemer şampiyonluk maçımız var. Bir de Brothers of Destruction’ın maçı var. Bir tane de taraflarını bile bilmediğimiz klasik bir eleme maçı var… Ne olursa olsun isim olarak büyük bir PPV. Sonuç olarak WWE’nin en eski ikinci PPV’si. Bu PPV’de debutlar görmeye de çok alıştık. Bakarsınız bir de debut görürüz. Bu şov ile alakalı bilinmeyen ve merak edilen çok fazla şey var. Yüzeysel bakınca match card kötü gözükse de kesinlikle takip etmeye ve izlemeye değer bir PPV. Özellikle sonunu çok ama çok merak ediyorum…


Galatasaray'ın Teknik Direktör Adaylarına Bir Bakış

Galatasaray’ın Mevcut Teknik Direktör Adaylarının Bir İncelemesi-Kim Olmalı?

Bu sorunun aynısını Haziran ayı içinde Fenerbahçe için doğrultmuştum. Dürüst olmak gerekirse, her ne kadar objektif olmaya çalışsam da işin içine Galatasaray girince ister istemez duygularım, mantığımdan daha ön plana çıkıyor. O yüzden bu yazının, Fenerbahçe için yazdığım yazıdan daha az doygun olacağını düşünüyorum. Çünkü kişisel olarak hala Hamza Hoca’nın gidişini sindirebilmiş değilim.

Hamza Hoca’dan sonra Galatasaray’ın başına geçecek hocanın işi, öncekinden çok daha zor. Çünkü dünkü Antalya maçından sonra gördük ki Galatasaray’ın şu anki dönemde ciddi bir mental sıkıntısı var. Astana ve Rize maçlarına bir halka da bu şekilde Antalya maçında kendini göstermiş oldu. Kötü bir Antalya’ya, defans yardımı olmayan oyuncuları dolu olan Antalya’ya, deplasmana gelmiş bir Anadolu takımından farklı olarak açık oynayan Antalya’ya, Galatasaray adam akıllı baskı bile kuramadı. Savunma yapmaya çalıştı onu da hiç yapamadı. Düşük motivasyon, düşük verimlilikle doğru orantılıdır. Bu motivasyon sıkıntısının temel sebebi, bu kadar çabuk ve saçma bir şekilde hocanın gönderilmesi olduğu çok açık. Buradan yönetime, tekrardan bir selam yollayalım.

Evet buradan da anlaşılıyor ki Galatasaray’ı çok kısa sürede toparlayacak bir hoca gerekli. Bunu taktiksel problemlerin yanında mental olarak da yapabilecek bir hoca gerekli… Şimdi bu doğrultu da hem mevcut adayları değerlendirelim hem de hangisinin doğru hoca olabileceğine dair yorumlarda bulunalım…

Mustafa Denizli



Seveni olur sevmeyeni olur, tıpkı Fatih Terim gibi Mustafa Denizli’de Türk futbolu açısından efsane olarak adlandırabileceğimiz bir isimdir. Üç büyüklerin üçünü de şampiyon yapmış tek hocadır. Belki oynattığı futbol çok hücumu işaret etmez ama nasıl sonuç alması gerektiğini çok iyi bilen, tecrübeli bir hocadır.

Taraftarla arasının soğuk olması dışında Mustafa Denizli, Galatasaray için diğer büyük takımlara nazaran daha farklı bir öneme sahiptir. 66 yaşındaki tecrübeli hoca, “Beşiktaş’lıyım ama yuvam Galatasaray’dır.” açıklaması vardır. Nitekim 80’li yılların sonunda ve 90’lı yılların başında ligde, kupada, Avrupa’da hem Derwall’le beraber hem de bireysel olarak Galatasaray’da çok şey yaşadı.

Kendisini gerçekten anlatmaya gerek yok, kariyeri sayfalarca yazılabilir… Hatta ileride de yazmayı düşünüyorum. Dün her ne kadar bana gelen bir teklif yok dese de kısa vadede Galatasaray’ın ihtiyacı olan hocadır benim gözümde, ismi duyulduğun bir durulan bir isimdir. Ama uzun vadeli bir plan için uygun mu diye sorarsak, o konuda biraz kararsızım doğrusu. Onun için yanına alacağı önemli bir isimle (Tugay Kerimoğlu, Ümit Davala, Tayfun Korkut vs...) beraber gelmesi ve yeni sezona onu hazırlaması bence bu kaostan çıkmanın en doğru yoludur.


Ümit Davala



Hamza Hamzaoğlu’nun ayrılığının ilk günü ismi daha fazla geçiyordu Davala’nın. Futbolcu olarak burada çok şeyler başardığı doğrudur. Hoca olarak ise, ilk önce 2008-2009 sezonunda Skibbe’nin yanında yardımcı olarak görev yapmıştı. Daha sonra ise bilindiği gibi 2011 yılında Hasan Şaş ve Taffarel ile beraber Fatih Terim’in yardımcılığını yapmıştı. Hocalık için hala erken.  Zira hiç tecrübesi yok. Ama Denizli ile beraber tekrardan Galatasaray’a dönmesine sıcak bakmıyor değilim. Çünkü ayrıldıktan sonra Galatasaray ile alakalı hiçbir kötü söz etmemiştir. Hatta: “Galatasaray’da kolum kırıldı, ayağım kırıldı ama kalbim kırılmadı.” diyecek kadar Galatasaray’lıdır. Üstelik yabancı dili de, yurt dışında futbol oynama tecrübesi de bir hayli fazla. Yani yardımcılık için değerlendirilebilecek bir isim kesinlikle…


Tugay Kerimoğlu



Türk futbolunun gelmiş geçmiş en iyi orta sahalarından biri olan Tugay Kerimoğlu’nun da adı, simgeleştiği takım olan Galatasaray ile geçmekte. Aslında adı sadece Galatasaray ile değil, Trabzonspor ve hatta geçtiğimiz günlerde bir diğer simgeleştiği kulüp olan Blackburn Rovers için de geçti.

Tugay Kerimoğlu, daha önce yuvasında 2 defa yardımcılık görevi üstlenmişti.  İlki 2010-2011 sezonu başlarında, Hagi’nin yardımcılığıydı. Burada sezon sonuna doğru Hagi kovulunca eline teknik direktör olma fırsatı geçmiş ama Hagi gibi bir ismin kovulmasından sonra hemen bu göreve gelmeyi doğru bulmayarak reddetmişti. Bir diğeri ise, 2013-2014 sezonu başlarında kovulan Fatih Terim’in yerine göreve gelen Roberto Mancini’nin yardımcılığıydı. Fatih Terim’in ayrıldığı sezon olması dolayısıyla çalkantılı günler geçiren Galatasaray’da, Tugay Kerimoğlu kişisel görüşüm olarak bence Mancini’ye bu konuda pek yardımcı olamadı. Ama bu iki isim beraber kısa süre çalıştılar. Zaman belki daha iyi yerlere getirecekti, bunu bilemeyiz.

Geçtiğimiz Antalya maçında tribünde olması kafaları karıştırdı doğrusu… Tugay Kerimoğlu gibi bir ismi tabi ki de kulüpte görev almasını çok isterim. Ama teknik direktörlük için hazır mı değil mi o konuda pek emin değilim.



Ersun Yanal



Şu sıralar Lig TV’de yorumculuk yapan Ersun Yanal, Fenerbahçe kariyeri öncesinde de önemli şeyler başarmasına rağmen her zaman soru işaretleriyle doluydu. Ama Fenerbahçe’de taa Mart ayında kazandığı şampiyonluk ile birlikte kamuoyuna deyim yerindeyse kendini kanıtladı. Ama daha sonrasında başkan Aziz Yıldırım ile anlaşamadı ve görevinden ayrıldı. Son Trabzon kariyeri ise yine kısa sürdü.

Kadrodaki isimlerin bazılarıyla da çalışmış durumda olsa da ben bu adaylar arasında kimi istemezsin sorusuna direk Ersun Yanal’i söylerim. Bundan 1 sene önce “Mutluluk Fenerbahçe’de olmaktır.” diyen bir ismin Galatasaray teknik direktörü olmaması gerekir. Zira taraftarın çoğunluğu da böyle düşünüyor. Bu çok duygusal bir sebep belki ama şahsen istemem. Ki zaten yönetimde birçok defa Ersun Yanal ismini yalanladı.


Christoph Daum



Her zaman Türkiye’de çalışmaktan zevk aldığını belirten Daum’da bu listede. Türkiye tecrübesi çok fazla, Beşiktaş, Fenerbahçe, Bursaspor… Fenerbahçe’ye de 2 şampiyonluk kazandırdı, 2 tanesini de son maçta kaçırdı. Doğrusu, fena bir profili yok ama son zamanlarda kariyeri iyice düşüşte. Özellikle Bursaspor zamanları pek de iç açıcı değildi. Hem de taraftarın tepkisi düşünülünce gelmesi ve gelse bile pozitif etki yaratması zor gibi duruyor.


Lucien Favre



58 yaşındaki İsviçreli teknik adam, son yılların en dikkat çeken isimlerinden bir tanesi. Kesinlikle gittiği her takıma fark yaratacak kalitede bir isim. Zürich, Hertha Berlin ve de en son B’Mönchengladbach’da yaptıkları kesinlikle incelemeye değer ve yine yakında onun kariyeri ve taktik stratejisi hakkında bir şeyler karalamayı düşünüyorum.

Gittiği takımlarda kendi yıldızlarını yaratmayı başaran (Marco Reus, Ter Stegen, Kramer vs..), taktiksel anlamda gerçekten ciddi farklar yaratabilen bir teknik adam. Örneğin şu videoyu dikkatli bir şekilde izlemenizi öneririm. Bu video geçen seneden, Bayern maçından alınma bir video.


Gelirse kesinlikle çok büyük fark yaratır. Ama zamanı açısından kötü bir zamanlama olur. Ben yine de her şeye rağmen başarılı olabileceğini düşünsem de Türkiye’de bu tarz projelerin çok tutmadığını gördük. Bizim yapımızla bu tarz teknik adamların yapısı bir türlü uymuyor. The Manager kitabında taktiksel başarılı detaylı detaylı anlatılan Mancini’nin, İtalya Milli Takımı’nı yeniden ayağa kaldıran Prandelli’nin bu ülkede direk futbol cahili olarak anıldığını biliyoruz.

Son olarak, NTVSpor muhabiri Evren Göz’e göre, Favre bir numaralı aday konumunda şuan. Gelirse takip edilmeye değer bir Galatasaray görebiliriz. Ama bu beceriksiz yönetim için bu konuda pek ümitli değilim.


Herve Renard



Evet aslında benim için gerçekten sürpriz oldu Renard’ın isminin geçmesi. Ama özellikle dün Fransız medyasında bu olay çok fazla konuşuldu. Ama sosyal medyada gördüm ki Galatasaray taraftarı ismi daha önce pek duyulmamış Renard’ın  adını görünce haklı olarak tepki vermişler. Kişisel görüşüm burada bir süre sonra uyum sağlayabilir ama Lille onun için çok önemli bir şanstı. Ne yazık ki bunu iyi kullanamadı. Takımının gol yollarındaki problemini bir türlü çözemedi…

Bu arada mart ayında Renard hakkında çok uzun detaylı bir yazı yazmıştım. Şöyle buyurunuz:
http://www.lucadorr.blogspot.com.tr/2015/03/kara-ktann-yeni-efendisi-herve-renard.html

**

Genel olarak isimler bu şekilde olsa da başka isimler de konuşuluyor. Hagi, Seedorf, Hikmet Karaman, Tolunay Kafkas, AbdullahAvcı gibi… Bu isimlerin ihtimali çok düşük gözüküyor. Bakalım ileri ki günlerde hangi isimler gündeme gelecek veya bu sonsuz (!) bekleyiş ne zaman sona erecek?

18 Kasım 2015 Çarşamba

HAMZA HAMZAOĞLU




Geçtiğimiz yıl, Aralık ayında göreve gelmişti Hamzaoğlu... Dişiyle,tırnağı ile gelmişti buralara.. Alın teriyle gelmişti, hak etmişti adeta... Kariyerine başkaları gibi hazıra konarak başlamamıştı. Eyüpspor ile 3.ligde zor şartlar altında mucizeler yaratmıştı...Sonrasında ise bir Akhisar efsanesi ortaya çıkarmıştı...

Göreve gelmeden önce ise adeta deyim yerindeyse bir eli yağda bir eli baldaydı. Milli Takım'da Fatih Terim'in yardımcılığını yapıyordu. İşi risksizdi. Sonuçta Fatih Terim çok güçlü bir isimdi, başarısızlık konusunda yardımcılarına suç bulacak hali yoktu. Yılda sadece birkaç maça çıkarak, çok kaba bir tabirle oturarak parasını kazanabilirdi Hamza Hoca. Ama o, zoru seçti. Göreve geldiğinde devraldığı takım, Şampiyonlar Ligi'nde herkesten 4 yemiş, ligde ise paldurküldür gider haldeydi. Ama ateşten gömleği giyer giymez, eldeki malzemeye bir şey ekleyemeden, kendi hünerleriyle bir şeyler yapmaya çalıştı. Sezona berbat bir özgüvenle başlayan takımıyla beraber, daha iyi koşullara sahip ezeli rakibi önünde 4.yıldız savaşını kazandı, yetmedi Galatasaray'lıların en son 2000 yılında gördüğü çifte kupa zaferini 15 yıl sonra yeniden yaşattı. Bu da yetmedi Ağustos ayında Süper Kupa'yı kazandı.

Oynadığı maçlar, atılan goller ortada. Takımıyla çıktığı tüm maçlardan sadece 10 mağlubiyet almış. Zaten 3'ü kupada formalite maçları. Galibiyet yüzdesi çok yüksek bir teknik adamdı...

Peki ama neden? Bütün bunlar varken neden? Bu kadar kolay mıydı her şey? Böyle güzel insanları harcamak bu kadar kolay mı sevgili yönetim? Bizlere salı bombalar patlayacak derken, üzerinden bin tane salı geçerken neden sustunuz? Hoca Melo'nun ve Telles'in kalmasını istiyorum dediği halde onları neden gönderdiniz? Grosskreutz işini nasıl beceremediniz? Sponsorluk işini nasıl bu kadar kötü yönetebildiniz? Elde avuçta bir şey yokken, FFP sıkıntısı varken neden bizlere hayal sattınız?

Bütün bu tablolar ışığında siz yalancı yönetim bunlara cevap veremezsiniz. Bir de üstüne, bütün bir yaz boyunca yalnız bıraktıkları, taraftarın nefreti haline dönüşmesini bile göze alan adamın size arka çıkmasını bir anda unutarak anlaşamayıp diyip onu gönderdiniz. Adamın tek suçu, oyuncularını korumak mıydı? Ne demesini bekliyordunuz Allah aşkına? Sizlere bir kere bile olsun yapılmayan işler için ağzını açtı mı bu adam?

Söylenecek çok fazla şey var hatta bütün bunlar içimdekileri anlatmaya yeterli değil, kendimi çok üzgün hissediyorum. O yüzden kelimelerim, cümle yapılarım çok kötü. Bu yazıyı da kontrol etmeden daha önce hazırlamadan direk yazdım. 

Her şey için teşekkürler Hamza Hocam.. Yolun açık olsun... Bizim gönlümüz sana her zaman açık, inanıyorum ki geri döneceksin.

Abdul Kader Keita, Harry Kewell, Oktay Mahmuti, Milan Baros, Johan Elmander, Tomas Ujfalusi, Albert Riera, Felipe Melo, Emmanuel Eboue, Didier Drogba, Fatih Terim, Ünal Aysal.... Şimdi de Hamza Hamzoğlu... Kimi sevdiysem gitti be kardeşim..


25 Ekim 2015 Pazar

Hell in a Cell 2015 PPV Preview'i - Tahminleri - Şov Öncesi Analizleri




WWE HELL IN A CELL – 25 EKİM 2015

Ringi ve apronu tam anlamıyla kapsamış kapalı bir kafes içerisinde güreşme konseptini kapsayan bu PPV, kimi zaman extreme olayların, kimi zaman OMG olaylarının kimi zaman da şaşırtıcı olayların olduğu bir PPV olabiliyor. Yavaş yavaş yıl sonuna doğru gelirken, genel anlamıyla uzun zamandır süren feudların artık son maçlarının oynanacağı görüyoruz. Bu da yine yavaştan Road To Wreslemania dönemine doğru girerken yeni feudların başlayacağına işaret. Undertaker ve Brock Lesnar, son kez, bir Hell in a Cell maçında karşı karşıyalar. Yine, Roman Reigns ile Bray Wyatt son kez, bir Hell in a Cell maçında karşı karşıya gelecekler.  Her ne kadar heyecanlı gözükse de sadece bu iki maçın Hell in A Cell maçları olduğunu söylemek üzüntü verici. Neyse ki tüm kemerler, bu şovda ortada olacak.




Six-Man Tag Team Match
Dolph Ziggler & Cesaro & Neville vs Rusev & Sheamus & King Wade Barret

WWE’nin Youtube sayfasından bedavaya yayınlanacak olan Kickoff maçta face isimler ile heel isimler karşı karşıya geliyorlar. Face tarafta, nihayet Rusev ile olan feud’u biten Ziggler, Kevin Owens ile feudu bittikten sonra bir süre gözden düşen Cesaro ve yine nihayet Stardust ile feudu sona ermiş olan Neville’i görüyoruz. Heel tarafta ise, bir süre ortalıkta görünmedikten sonra return yapan Barret, MITB çantası ile fırsat kollayan feudsuz Sheamus ve Summer Rea ile ayrılığı biten Rusev var. Ortalık da herhangi bir hikaye bulunmuyor o yüzden tahmin yapması zor bir maç. Ben yine de Raw’da kaybeden face tarafın bu kez bu PPV’de kazanacağını düşünüyorum.

Tahmin: Dolph Ziggler & Cesaro & Neville




Singles Match for the WWE Intercontinental Championship
Kevin Owens(c) vs Ryback

Geçtiğimiz PPV olan Night of Champions’ta kemerini kaybeden Ryback, geçtiğimiz haftaki Raw’larda rövanş hakkını kullanırken, K.O maçı count out ile kaybetmiş ama kemerini korumuştu. Ryback daha sonraki haftalarda Rusev’i yenerek tekrardan kemer için #1 Contender oldu ve bu PPV’de K.O’nun karşısına çıkmaya hak kazandı. Açıkçası Owens kemerini daha yeni kazandı ve hemen ilk PPV’de kaybedeceğini hiç düşünmüyorum. Muhtemelen, Owens bu maçı kazanarak feudu da sonlandıracaktır.

Tahmin: Kevin Owens





Open challenge for the WWE United States Championship
John Cena (c) vs ???

Summerslam’de Rollins’e kaybettiği kemerini, Night of Champions’da geri alan Cena, Hell in a Cell’e kadar ki bütün Raw’lar da kemerini ortaya koydu. Önce Seth Rollins’i rövanş maçında yenen Cena, Big E, Xavier Woods ve Dolph Ziggler gibi isimlere karşı kemerini korumayı başardı. Şimdi ise Hell in a Cell’de de soyunma odasından herhangi birine kemer maçı hakkı verecek. Öncelikle bu kişinin kim olabileceğini dair tahmin yapalım. Cena, face bir isim olduğuna göre öncelik heel isimlerde. Midcarder güreşçilere baktığımızda zaten Barret, Rusev gibi isimlerin şovun başında maçları bulunuyor. Bo Dallas ismi ön plana çıkıyor ve keza face bir isim olan NXT Şampiyonu Finn Balor’un ismi de geçiyor.  Daha maçın olacağı belirlenmeden önce ben Ziggler’in bir heel turn yapıp, Cena ile kemer mücadelesine gireceğini düşünüyordum ama Ziggler face olarak devam edecek ve geçtiğimiz Smackdown’da debut’unu yapan Tyler Breeze ile feud’a girecek. O zaman aklıma iki tane ihtimal geliyor… Birincisi düşük bir ihtimal olarak Big Show olabilir diyorum. Diğeri de çok yüksek bir ihtimal olarak Stardust. Çünkü geçtiğimiz Smackdown programlarından birinde, kestiği promo’da adeta bir kemer mesajı vermişti. Bir diğer ipucu da, şovun açılış maçı tam Stardust’ın heel takımında olmalık bir maçtı.    

Stardust’ın kemeri almasını gerçekten isterim. Ben zaten Road to Wrestlemania dönemine, Cena’nın kemersiz gidebileceğini düşünüyorum. Daha sağlam bir feud ile Road to Wreslemania’ya kemersiz girecektir. Stardust’ın ise kemeri alma zamanı geldi ama Cena bu kadar güçlü bir profildeyken, Stardust’ta bu kaçak görüntüsündeyken kemeri alması  zor… Tahmini zor bir maç çünkü ortada bir hikaye ve rakip yok… Neyse işin kolayına kaçıp Cena diyeceğim :D.

Tahmin: John Cena




Singles Match for the WWE Divas Championship
Charlotte w/Becky Lynch (c) vs Nikki Bella w/Brie Bella & Alicia Fox

Geçtiğimiz PPV’de sonunda kemerini kaybeden Nikki, yeni şampiyon Charlotte ile rövanş maçına çıkıyor. Artık Nikki’yi kemer mücadelesinden görmekten bıktık. Zaten rekoru da kırdı. Ayrıca, Charlotte’ın Paige ile feudu kapıda gibi. O yüzden Charlotte’da hemen ilk PPV’de kemeri kaybetmeyeceğine göre bu maçı alır diyorum. Böylece bu feudun da son maçı olmuş olur. Ama bu iki rakibin takım arkadaşlarının maça olan etkilerini merak da etmiyor değilim. Paige’e dikkat etmek gerek özellikle.

Tahmin: Charlotte




Tag Team Match for the WWE Tag Team Championship
The New Day (Big E & Kofi Kingston & Xavier Woods) (c) vs The Dudley Boyz (Bubba Ray Dudley & D-Von Dudley)

Geçtiğimiz PPV olan, Night of Champions’da tahminlerim tam olarak gerçekleşmiş, Xavier Wood’un maça karışmasıyla The New Day kemerini DQ ile korumayı başarmıştı. Bu sefer Dudley Boyz, Wood’u masaya sererek bir nevi onu elemine etmiş oldu ve maçı daha adil hale getirmeyi başardı. Büyük ihtimalle, Woods ve enstrümanı bu maçta takım arkadaşlarını yalnız bırakacak.
WWE’ye uzun bir aradan sonra geri dönen Dudley Boyz’un artık kemeri alma zamanı geldi. 2016’nın ilk aylarında, Hardy Boyz’un geri dönüş ihtimalini düşünerek ve de umarak, WM’de Dudley Boyz vs Hardy Boyz TLC maçı bekliyorum. Evet çok uç bir düşünce, uç bir hayal gibi ama bence bu doğrultuda ilk adım Dudley Boyz’un kemeri ele geçirmesi olacaktır.

Tahmin: The Dudley Boyz (Bubba Ray Dudley & D-Von Dudley)





Hell in a Cell Match
Roman Reigns vs Bray Wyatt

Yine uzun bir süredir devam eden bu feudun artık son maçı olacağı aşikar. Geçtiğimiz PPV’de, Chris Jericho etkisi ile maçı kaybeden Roman ve takımı, bu feudu sonlandırmanın yolu olarak Bray Wyatt’a bir Hell in a Cell maçı teklif etmişti. Bray Wyatt’da bunu kabul etti. Bu maç kesinleştikten sonra, Wyatt Family’nin diğer iki üyesi Luke Harper ve Braun Strowman ikilisi Dean Ambrose ve Randy Orton ikilisi ile maç yapacaktı. Ancak, Randy’nin sakatlığı nedeniyle maçın iptal edildiği geçtiğimiz günlerde açıklanmıştı. O yüzden bu dört isim en azından match card’da gözükmüyorlar. Bu arada Erick Rowan’ın da Wyatt Family’e döndüğünü söyleyelim.

Ben bu feudun galibinin Roman olacağını düşünüyorum. Ama asıl merak ettiğim bu feud bittikten sonra bu ikilinin ve arkadaşlarının yol haritasının nasıl oluşacağı. Roman kemer mücadelesi içerisine girebilir veya can dostu Dean ile feud’a girer bakarsınız. Wyatt ise iyice güçlenen grubuyla daha farklı işlere imza atabilir. Bekleyip göreceğiz.

Tahmin: Roman Reigns




Singles Match for the WWE World Heavyweight Championship
Seth Rollins (c) vs Demon Kane

Night of Champions’da geri dönüşünü gerçekleştiren Kane, iki kişilikli karakter olarak karşımıza çıkarak Seth’e karşı adeta akıl oyunu oynamaya başlamıştı. Bir yandan, Yönetici Kane rolünü oynayarak, maskeli olarak Seth’e yapmadığını bırakmayan Kane’in kendisiyle bir alakası olmadığını söylüyor. Ama diğer yandan, üzerindeki takım elbiseler çıkınca da Seth’in canına okuyor. Gerçi sırf Seth’in değil, ringdeki herkes için korku verici bir profilde.

Maça geçecek olursak, eğer Demon Kane maçı kaybederse, Yönetici Kane görevinden ayrılmak zorunda kalacak. Tahminim, Seth’in yine bir yardım ile veya hile ile kemerini koruyacağı yolunda. Bu DQ şeklinde olabilir çünkü bu normal bir maç, Hell in a Cell maçı falan değil. DQ veya count out en mantıklı seçenek gibi duruyor. Çünkü böylece, hem Seth kemerini koruyacak hem de teorik olarak maçı kaybetmeyen Kane, Yönetici pozisyonunda da kalmaya devam edecek.

Kane’in kemeri alma ihtimalini de ne yazık ki görmüyorum. Seth, bir şekilde şansının da yardımıyla çok badireler atlatarak kemerini korudu ve kendini iyice yükseltti. Kane’de bu basamaklardan biri gibi geliyor bana. Yine de ne olursa olsun, Kane’i maskeli olarak Seth ile kemer feudu bittikten sonra başka feudlarda görmek hoş olacaktır. Özellikle sağlam bir Wrestlemania senaryosu olabilir.

Cash in ihtimalini de hiç göz önünde bulundurmuyorum nedense. Yine de belli olmaz tabi. Bu PPV’de olmasa bile Seth’in Wrestlemania’ya kadar kemeri kaybedeceğini düşünüyorum. Çünkü gerçekten bu kemerin seviyesi iyice düştü. Seth maçlarını hile ile kazandıkça ve de hiç değilse biraz olsun güçlü bir profil çizmedikçe kemerin de değeri azalıyor. Bunu anlamak için, WWE’de olan biricik ana kemerin Hell in a Cell PPV’sinde bir Hell in a Cell maçı olmamasını görebiliriz.

Tahmin: DQ ile Demon Kane





Hell in a Cell Match
The Undertaker vs Brock Lesnar w/Paul Heyman

Vee geldik main event’imize… Aslında çoğu güreşsever, bu meşhur hikayenin Wreslemania’da sona ereceğini düşünüyordu. Çünkü Undertaker’ın bir daha WM’ye kadar ortalıklarda gözükmeyeceği düşünülüyordu. Ama WWE bir sürpriz yaparak, bir Hell in a Cell maçıyla bu feudu sonlandırmaya karar vermiş.

Bu ikili arasındaki son maç hatırlarsanız Summerslam’de gerçekleşmişti. Son derece rezalet geçen maçta koskoca Undertaker bir low blow yapıp üstüne hakem rezaleti de eklenince maçı kazanmıştı. Şuan ortada olan durum, Brock Lesnar müthiş dominant bir karakter olarak gözükmekte ve Undertaker gibi bir efsane bile onun bu üstünlüğüne karşı direnememekte. Yani WM’deki meşhur serisini bile Lesnar bitirmişti hatırlarsanız. Artık bu feudu, Undertaker düzgün bir şekilde, ismine yakışır bir biçimde kazanmalı. Daha sonra da, WM için bir feuda hazırlanmalı. Keza son söylediğim Lesnar için de geçerli.

Yine isimlerin çok büyük olduğu ama performans açısından soru işaretleriyle dolu olan bir main event. Bakıp göreceğiz.

Tahmin: The Undertaker



Uzun zamandır süren bir sürü hikayenin artık sona ereceği bu PPV’de, tüm kemerler ortada olacak. İki tane de Hell in a Cell maçımız var ve de bunlardan bir tanesi Undertaker ve Brock Lesnar gibi iki efsaneye ait. Ben bu PPV’nin sonuçlarından çok ondan sonra oluşacak hikayeleri ,feudları, kemer mücadelelerini daha çok merak ediyorum.Yine de burada Cena’nın rakibini de merak etmiyor değilim.  Umarım güzel bir PPV izleriz…

18 Temmuz 2015 Cumartesi

İngiltere’nin Penaltı Laneti


İngiltere’nin Penaltı Laneti



Bu penaltılardan İngiltere kadar kimse çekmemiştir herhalde... Gelin geçmişte İngiltere’nin şöyle bir penaltı facialarına bir göz atalım..


1990 Dünya Kupası
İngiltere – Batı Almanya



Gruplarda istenilen kadar iyi oynayamayan İngilizler, 4 puanla lider olarak çıkmayı başarmışlardı. 2.tur da Uruguay’ı 2-0’la geçmiş, çeyrek finalde adeta Afrika Devrimcisi olan Kamerun’u 2-1 geri düşmesine rağmen çok tartışılan iki tane penaltıyla uzatmalarda 3-2 yenmeyi başarmıştı.

Yarı finalde ise, rakip çok zordu Matthaus’lu, Brehme’li  Batı Almanya.  Almanlar Brehme ile 60.dakika da öne geçse de, Lineker 80’de eşitliği sağlıyordu. Uzatmalarda da eşitlik bozulmayınca penaltı atışlarına geçildi. İki takımda ilk üç penaltısını gole çevirdi. Batı Almanya Riedle ile 4.penaltıyı da gole çevirirken İngilizler, Pearce ve Waddle ile üst üste iki penaltı kaçırıp turnuvaya veda ediyorlardı. Laneti de başlatıyorlardı. Lineker ise tarihe geçecek o sözü söylüyordu:

“Futbol 90 dakika süren ve sonunda Almanların kazandığı bir oyundur.”


1996 Avrupa Futbol Şampiyonası
İngiltere – Almanya



Euro 96 tabi ki bizler için de çok önemli bir turnuvadır. İlk defa Avrupa Kupalarına katılmaya hak kazanmıştık, 0 çekmiştik ama bizim için önemli bir tecrübe olmuştu.

Ev sahibi İngilizler, kupa hasretlerini sona erdirmek için bu sefer çok kararlıydılar. Grupta 7 puanla rahat çıktılar ve özellikle Hollanda’yı 4-1 yendikleri maç akılda kalır nitelikteydi.
Çeyrek Finalde ise rakipleri İspanya’yı penaltılarda geçmeyi başarıyorlardı(Lanet konusunda tek istisna.). Wembley’de ki yarı finalde rakipleri Almanya’ydı.  3. Dakika da Shearer ile öne geçen İngilizler, 16. Dakika da Kuntz’un golüne engel olamıyorlar ve maç uzatmalarında ardından penaltılara gidiyordu.

Penaltılarda iki takımda 5/5 yapmıştı. Almanya adına 6. Penaltı için Möller topu ağlara gönderirken İngiltere’de Southgate penaltıyı gole çeviremiyor ve İngilizler için büyük bir yıkım oluyordu. Lanet, Almanya ile başlamış, Almanya ile devam ediyordu.


1998 Dünya Kupası
İngiltere – Arjantin



96’nın şokunu atlatmak isteyen İngilizler, bu sefer Fransa’da şanslarını deniyorlardı. Gruplarda, 6 puan ile ikinci çıkan İngiltere, ikinci turda Arjantin ile eşleşiyordu.

İlk 45 dakikası fırtına gibi geçen maçta Batistuta’nın penaltı golüyle Arjantin 1-0 öne geçiyordu. Golden 4 dakika sonra bu sefer İngilizler penaltı kazanıyordu ve Shearer İngiltere adına sahneye çıkan isimdi. 16. Dakika da Owen’ın o mükemmel golüyle takımını öne geçiriyordu. İlk yarı bu skorla bitecek derken 45+1’de ise Zanetti skoru tekrar eşitliyordu.

Kalan dakikalar ve uzatmalar da goller gelmeyince maç penaltılara kalıyordu. İki takım da ilk penaltıları gole çevirirken, Arjantin adına ikinci penaltı da Crespo, İngiltere’de de Ince golü bulamıyorlardı. Arjantin kalan penaltıları gole çevirirken, İngilizler 5.penaltı da Batty’nin penaltıyı kaleciye nişanlamasıyla evinin yolunu tutuyordu.

Ayrıca bu efsane maçta Beckham'ın gördüğü kırmızı kartı da unutmamak gerek.


2004 Avrupa Futbol Şampiyonası
İngiltere - Portekiz



Dünya futbol tarihi açısından çok büyük bir sürprizle sonuçlanan Avrupa Şampiyonası’nda İngilizler de büyük bir şokla başlamıştı. İlk maçlarında Fransa karşısında 38’de Lampard’la öne geçtiler ancak 90+1 ve 90+3’de Zidane’a mağlup oldular. Daha sonra 2/2 yaparak gruptan çıktılar.

Çeyrek Finalde rakip ev sahibi Portekiz’di. Henüz 3.dakika da Owen ile öne geçti İngiltere ama 83’de Postiga’yı tutamadı ve maç uzadı. Portekiz, 110’da Rui Costa ile 2-1 öne geçti ama 5 dakika sonra Lampard sahneye çıktı ve maç penaltılara gitti.

Penaltılarda işler İngiltere için iyi başlamadı ve kaptan Beckham ilk penaltıyı kaçırdı. Üçüncü penaltılarda da Portekiz adına bu sefer bir maestro kaçırdı; Rui Costa. Böyle böyle, 7.penaltılara giden seri penaltı atışlarında, Portekiz’de daha önce İBB'de de forma giyen kaleci Ricardo damga vuruyordu. Önce eski Ankargücü'lü Vassel’in penaltısını kurtarıyor ve daha sonra maçı getiren penaltıyı atıyordu. İngilizler, bir penaltı atışları sonucu daha eleniyorlardı..


2006 Dünya Kupası
İngiltere – Portekiz



Grubundan rahat çıkan İngilizler, 2.turu da Beckham’ın frikiği ile Ekvator’u eleyerek gelmişti.  Rakip, 2 sene önce penaltılarda kaybettikleri Portekiz’di. Ama bu sefer İngilizler, antrenmanlarda penaltı da çalışmışlardı.

Son derece heyecanlı geçen maçta, bir önce ki turda önemli 3 oyuncusunu kaybeden Portekiz direniyordu, ta ki Rooney atılana kadar. Rooney, Carvalho’ya çok acımasızca bir faul yaparak oyun dışı kalmıştı, ayrıca kaptan Beckham’da sakatlanarak oyundan çıkmıştı. 120 zorlu dakika sonucunda kazananı penaltı atışları belirleyecekti.

İngiltere penaltılara Lampard ile iyi başlayamadı ama daha sonra Portekiz’de Viana’nın ve Petit’in kaçırması onlara bu sefer bu kötü seriyi bitirme fırsatları vermişti. Ama Gerrard penaltıyı gole çeviremedi, ondan sonra da Carragher’da kaleci Ricardo’yu aşamayınca, iş Ronaldo’ya kalmıştı. Ronaldo’da penaltıyı gole çevirerek takımını yarı finale taşımıştı. Kahraman yine 2 sene önce olduğu gibi bu sefer de 3 penaltı kurtaran kaleci Ricardo olmuştu.

Maçtan sonra İngiliz medyası Manchester’a Ronaldo’yu takımdan yollamak için çok baskı yapmıştı, hani bir zamanlar Beckham'la uğraşan Alpay’a yapılanlar gibi Keza 2002 Dünya Kupası sonrası Kore'ye hakem yüzünden elenen İtalya'nın sinirini, Perugia forması giyen ve maçta altın golü atmış Ahn'dan çıkarttıkları gibi. Ayrıca turnuva sonrası Sven-Goran Eriksson ile de yollar ayrılmıştı.


2012 Avrupa Futbol Şampiyonası
İngiltere - İtalya



Fransa, İsveç ve ev sahibi Ukrayna ile gruplarda karşılaşan İngilizler, 7 puanla grubu birinci bitirdiler. Çeyrek finalde ise rakip İtalya'ydı.

Normal süresi ve uzatmalarından gol sesi çıkmayan  maçın heyecanı penaltılara kalıyordu. 2/2 ile başlayan İngiltere, İtalya'nın 3.penaltıyı Montolivo ile kaçırmasıyla moralleniyordu. Daha sonra Young'ın penaltıyı kaçırması ve Pirlo'nun o meşhur panenka penaltısı ile dağılan İngilizler, Cole ile bir penaltı daha kaçırıyorlardı. İtalya ise son sözü Diamanti ile söyleyip İngiltere'nin lanetinin sürmesini sağlıyordu.

--

1966 yılının o meşhur finalinden bu yana kupa alamayan İngilizler'in laneti bakalım ne zaman bitecek... Merakla bekliyoruz.