ARA

22 Kasım 2015 Pazar

Survivor Series 2015 PPV Preview'i - Tahminleri - Şov Öncesi Analizleri







WWE SURVIVOR SERIES – 22 KASIM 2015

Tam 25 yıl önce bu PPV’de Undertaker güreş dünyasına, WWE’ye girişini yapmıştı.  Bu 25 yıl içerisinde Undertaker birçok unutulmaz olaya imza attı, eşsiz bir karaktere ve de bir efsaneye dönüştü. Bu çerçevede ise bu PPV, Undertaker’ın debutunun üzerinden 25 yıl geçmesine atfedilmiş durumda. Öte yandan, Survivor Series’in asıl amacını taşıyan klasik 5’li eleminasyon takım maçı da maç kartımızda bulunuyor. Ama tabi ki asıl önemli olay Seth Rollins’in sakatlığından sonra boşa çıkan ana kemere kimin sahip olacağı?




5-on-5 Traditional Survivor Series Elimination Tag Team Match
????? vs ?????
Evet Survivor Series’in asıl anlamı olan klasik eleme maçımız. Kurallar basit. Şöyle ki her iki takımda 5’er kişiden oluşuyor.  Normal bir şekilde başlayan tag team maçımızda, tuş olan veya pes eden kişi takımından eleniyor. Bu şekilde maç devam ediyor ve en son adamı kalmayan takım maçı kaybetmiş oluyor.

Bu sene WWE herhangi bir feudu klasik 5’li takım maçına dönüştürmemiş. Hatta böyle bir maçın yapılıp yapılmayacağı bile meçhuldü. WWE geçenlerde resmi sitesinden açıklama yaparak maçın gerçekleşeceğini ama takımlarda yer alan kişilerin henüz belli olmadığını söyledi. Muhtemelen bu isimler şov içerisinde belli olacak, face isimler bir takımda heel isimler bir takımda yer alacak. Belki bir return veya eskilerden bir ismin bir maçlığına döndüğüne şahit oluruz. Ama tabi bu uçuk bir ihtimal. Onun dışında tahmini çok zor bir maç tabi ki de. Bari isimleri tahmin etmeye çalışıp oradan 
bir şeyler yürütmeye deneyeyim:

Kalisto & Sin Cara & Ryback & Neville & Cesaro vs Big E & Kofi Kingston & Xavier Woods & Big Show & Stardust

Aslında Big Show yerine King Barret’ı koyacaktım ama sanki Stardust, Cesaro ile feuda başlayacak gibi durduğu için (bknz. Son Smackdown şovu) Barret’ı koymadım. Çünkü Stardust ile Barret bence bir daha aynı takımda olmazlar. Öte yandan açıklanan match card’da WWE Tag Team Championship maçı ortada yok, bende bu sebeple The New Day’i heel gruba koydum. Uso’lar da aslında karşılarında olabilir gibi ama sanki The New Day Lucha Dragons ile feuda girecek. Ryback’i de Lucha Dragons var diye koydum. Bir de Sheamus olayı var… Ama onun cash in yapma ihtimali bence yüksek yani yapmasa bile yapacakmış hissi vermek için bu maçta yer almayabilir. Tabi isimlerin bile varsayımlar altında olduğundan dolayı kazananı tahmin etmek güç… Yine de oyum face takıma.

Tahmin: Face Takım





Singles Match
Dolph Ziggler vs Tyler Breeze (w/ Summer Rea)

Hell in a Cell’den sonra debutunu yapan Tyler Breeze belki de feuda girebileceği en mantıklı kişiyle feuda girdi. Ben bu iki ismi aslında gimmick olarak birbirlerine benzetiyorum. En azından Dolph’un heel olduğu zamanlarında yaptığı hareketler falan bence Breeze ile benzerlik göstermekte.

Hatırlarsanız, Dolph’un bundan önceki feudu Rusev’leydi.  Orada da Lana sakatlandıktan sonra Dolph, Rusev ve Summer aşk üçgeni bir şey olmuştu. Olaylar çok fena karışmıştı ve bence WWE bu saçma senaryoyunun cılkını çıkarsa da daha fazla uzatmayarak en iyisini yapmış oldu. Şöyle ki gerçekte Lana ile Rusev sevgili. Ama hikayede Rusev ile Summer, Dolph ile de Lana sevgili durumundaydı. Bir süre böyle atıştılar falan, sonra Lana sakatlandı, Summer Dolph’a ilgi göstermeye başladı, Dolph onu takmadı falan… En son Night of Champions’da Dolph, Rusev’i yenerek feudu bitirdi. Summer nihayet gerçekte olanların farkına vardı yani Lana ile Rusev’in sevgili olduğunu öğrendi.(Bak sen bu işe.) Nihayetinde ayrıldılar, Dolph’a da bak bunlar arkamızdan iş çevirmiş birlik olalım dedi, Dolph Summer’ı yine takmadı. O da çareyi NXT’den gelen Tyler Breeze’de buldu ve Dolph’a karşı Tyler’ın safında yer aldı.

Evet bu saçma hikayeden sonra ben Dolph’un bir kemer mücadelesine gireceğini düşünüyordum ama olmadı. Sonrasında ise ikili arasındaki bu feudun bir traditional yani klasik SS elemeli takım maçı olarak başlayacağını düşünüyordum ama WWE bu maçı singles match olarak açıkladı. Tyler yeni debut yaptı. Bu maçı Summer’ın etkisiyle veya hileyle falan bir şekilde kazanacak bence. Ama feud burada bitmez elbet TLC’de de bir maçlarını göreceğiz.

Tahmin: Tyler Breeze





Singles Match for the WWE Divas Championship
Charlotte (c) vs Paige
Evet sonunda beklenen oldu ve Paige bir heel turn yaptı. Bunu baya bekliyorduk zaten ve Charlotte’ın, Nikki ile feudu biter bitmez kötü kızı oynamaya başladı. Daha sonra da #1 Contender oldu. Zaten bunu bekliyorduk ama asıl soru Becky’nin bu arada alacağı roldü. Bir süre Charlotte’ın yanında bulundu son birkaç şovdur ortada yok. O yüzden tahminim Becky’nin de Paige’in yanında yer alacağı ve Paige’in onun yardımıyla kemeri kazanacağı.

Tahmin: Paige





Tag Team Match
The Brothers of Destruction (The Undertaker & Kane) vs Wyatt Family (Bray Wyatt & Braun Strowman & Erick Rowan & Luke Harper)

Efsane yeniden doğduğu yerde sahnede… The Undertaker’ın, 25.yılında rakibi kendisiyle benzer gimmick’te olan Bray Wyatt’ın takımı. Aslında geçtiğimiz yıl bir WM senaryosu olarak yine bu iki ismin feuduna tanık olmuştuk. Bu sefer yine WM’ye doğru ilerlerken feudları başladı ama sanki burada başka bir şeyler olacak gibi. Yani, Kane ile Undertaker arasında feuduna evrilebilir bu hikaye ileri ki şovlarda. Tabi burada Wyatt Family’nin etkisi nasıl olur bilinmez. O da önemli bir soru işareti.

Neyse şimdilik bu maça odaklanırsak, Undertaker’a bence Brock Lesnar karşısında baya bir ayıp ettiler. Aslında mantıklı düşünürsek, Taker’ın ünlü serisini bitiren adamın güçlü bir profil çizmesi olağandı. Ama yine de Taker’ın bu kadar ezik durmamasını ummuştum. Daha da öncesini düşünürsek seri hiç kırılmamalıydı. Bray Wyatt’ın ise geçtiğimiz PPV’de, Roman’a karşı Hell in a Cell maçını kaybedeceği aşikardı. Sonrasında ise genişleyen ve güçlenen takımının farklı işlere imza atacağını düşündüğümü yazmıştım. Nitekim öyle de oldu. Kane’e geçersek artık maskeli olarak takılacak. Çünkü geçtiğimiz PPV’de Seth’e karşı kemer maçını kaybetti ve yöneticilik görevini bırakmak zorunda kaldı.

Yine klasik eleme maçı olmayan bir tag team maçı izleyeceğiz. Taker ve Kane’in karşısında Wyatt ailesinden iki isim yer alacak. Sanırım resmi sitede yazmıyor ama çoğu yerde bu iki ismin Bray Wyatt ile Braun Strowman olacağı konuşuluyor. Tahmine geçersek artık lütfen Undertaker’a daha fazla ayıp etmeyin, bu özel şovda, ona ithaf edilen şovda ona maçı kazandırın.

Tahmin: The Brothers of Destruction (The Undertaker & Kane)





Tournament Semifinal Match
Dean Ambrose vs Kevin Owens

Hell in a Cell bittikten sonra ben K.O’nun Dean ile kemer mücadelesine gireceğini düşünüyordum. Belki gerçek plan böyleydi çünkü aralarında Smackdown’da olaylı bir maç gerçekleşmişti. Ama Seth’in planlanmayan ciddi sakatlığı ile kemerin boşta kalmasıyla WWE bir turnuva düzenlemeye başladı. Son 4 isim kaldığında ben aslında Smackdown’da yarı finallerin yapılacağını(çünkü RAW’da çeyrek finaller yapıldı.) ve Survivor Series’te de final maçının olacağını düşünmüştüm. Ayrıca bir diğer ihtimal olarak da bu 4 isim arasında bir Fatal 4-Way maçı olacağını düşünmüştüm.
Genel olarak turnuvadan bahsedersek 16 güreşçi eleme usulü maçlara çıktı. Dean; Tyler Breeze ve Dolph Ziggler’i eleyerek yarı finale çıkarken, Kevin Owens; Titus O’Neil ve Neville’i eleyerek yarı finale geldi. Aynı zamanda burada yarı finale çıkması demek kemerini maç yapmadan bir PPV’de daha koruması demek.

Tahmine geçersek, ufukta bariz bir şekilde Dean Ambrose vs Roman Reigns gözüküyor. Yani bu doğrultuda maçı Dean’in kazanacağını düşünüyorum. Hem zaten K.O’nun kemeri var, bir başka kemer feuduna girmesine gerek yok.

Tahmin: Dean Ambrose






Tournament Semifinal Match
Roman Reigns vs Alberto Del Rio

Geçtiğimiz PPV’de sürpriz bir şekilde return yapan Alberto Del Rio, US kemerini John Cena’dan almayı başarmıştı. Daha sonra Cena bir süre WWE’den izin alarak tatile çıktı ve Del Rio’nun pushı tam gaz devam etti. Gimmick olarak yeniden heel oldu. Zaten kendisine yakışan bu yani onu pek face olarak düşünemiyorum. O yüzden doğru bir rolde. Ama farklı olarak US kemerine MexAmerica kemeri demeye başladı. Yani WWE’nin binlerce kez yaptığı gibi bu yine bir Amerika vs diğer ülkeler tarzı feudlar görebileceğimizi belli eden bir şey yaptı. Zaten geçtiğimiz bir Smackdown şovunda, Neville ile maçından sonra Neville’i dövmeye devam eden Del Rio’ya gününü gösterme amaçlı olarak, Amerika kahramanı gibi gözüken ama uzun bir zamandır jobber kademesinde olan bir zamanların ana kemer şampiyonu Jack Swagger kendini göstermişti.  Ben bu ikilinin bu PPV’de kemer maçına çıkacağını düşünüyordum ama gene Seth’in sakatlığı planları değiştirmiş olmalı.

Roman içinse sonunda Wyatt Family ile feudu bittikten sonra artık kemer yarışının içine gireceği çok belliydi. Zaten hemen sonrasındaki RAW’da #1 Contender oldu. Ama Seth’in sakatlığı yine burada da hikaye değişikliğine yol açtı. Yeri gelmişken belirteyim ben Roman’ın Seth ile feudundan şampiyon olarak çıkacağını düşünüyordum. Üstteki maçı yorumlarken de dediğim gibi ufukta Dean vs Roman var. Diğer tüm sonuçlar bu şovu kesinlikle anlamsız kılar. O yüzden zaten kemeri olan Del Rio’nun da Kevin Owens gibi bu maçı kazanmasına hiç gerek yok.

Tahmin: Roman Reigns





Tournament Final Match for the WWE World Heavyweight Championship
?? vs ??
Eveet işte gecenin main eventi ve en çok beklenen olayı. Üstte defalarca yazdığım gibi şampiyon Seth Rollins sakat ve kemer boşta Hell in a Cell’den sonraki haftada bir live eventte (Tv’lerde gösterilmeyen canlı şovlar) Kane ile yaptığı kemer maçında yanlış bir hareket yapan Seth, ciddi bir şekilde sakatlandı. 6 ile 9 ay arasında ringlerden uzak kalacağı benziyor. Kendisi için gerçekten çok büyük bir talihsizlik. Kemerini Brock Lesnar, Sting, John Cena, Randy Ortan, Kane ve Dean Ambrose gibi birçok isme karşı korumuştu. Şimdi ise muhtemelen Wreslemania’yı da kaçıracak. Dahası bir sürü senaryo da bu yüzden değişmek zorunda kaldı. Tabi ki burada suçlu Seth Rollins değil. Her sporda olduğu gibi bu sporda da sakatlıklar meydana geliyor.  Ayrıca gerçekten bu isimler çok riskli hareketler yapıyorlar. Onlara bir kez daha sağlıkları pahasına bizi eğlendirdikleri için teşekkürü borç biliyorum.

Şimdi hikaye üzerinden tahminler yapalım… Road to Wreslemania dönemine doğru adım adım giderken aslında feudlar ufak ufak şekillenmeye başlıyor. Bu feudda kesinlikle izlenmesi gereken en güzel ve en merak uyandırıcı feud olacak. Biraz geriye gidelim… Seth’in sakatlığından sonraki ilk RAW’da, WWE’nin yönetimindeki en kıdemli isimlerden ve de hikayede The Authority olarak karar verici organın başında gelen Triple H, #1 Contender olan Roman’a: “Kemeri sen hak ediyorsun. Ve ben bunu gerçekleştirebilirim ama benim adamım olmayı kabul edeceksin.” diyerek ona el uzattı. Triple H’in, yeni kendisini ringde temsil edecek adam olma teklifini ise Roman: “Ben bu hayatta her şeyi kendim hak ettim.” diyerek reddetti. Triple H ise o andan itibaren turnuvayı başlattı.
Triple H’in bu arayışı aslında hikaye için birçok ipucunu beraberinde getiriyor. Öncelikle turnuvada kişilerin yolu fotoğrafta da gördüğünüz gibi daha önce belli. Yani bazı isimler finale kadar bazı isimlerle karşılaşamıyor. Gördüğünüz üzere Roman vs Dean final maçı taa önceden planlanmış. Roman ile Dean finale kadar karşılaşamıyorlar. Zaten hepsi de rakiplerine yenerek yarı finale geldiler ve muhtemelen finalde olacaklar.

Peki burada Triple H’in rolü ne? Seth vasıtasıyla Triple H, ring içindeki kararlarda daha aktif olabiliyordu. Seth’e fırsatlar tanıyordu ve bu şekilde kendi adamını kayırarak hikayelere müdahil olabiliyordu. Seth sakatlandıktan sonra bu adam eksikliği doğdu. Roman bu teklifi reddetti. Tabi akıllara hemen The Shield grubunun üçüncü elemanı Dean geliyor. Burada da iki ihtimal göze çarpıyor. Özellikle fanlar bu Survivor Series’i 1998 Survivor Series’ine çok benzetiyorlar. Yine o zamanlar kemerin boşta olma durumu vardı ve The Rock tıpkı kuzeni gibi kendisine gelen teklifi reddediyor ve Deadly Games adı verilen turnuvaya katılıyordu. Ama PPV’de heel turn geçirerek teklifi kabul ediyordu ve şampiyon oluyordu. Şimdi bu durumda aynen bu şekilde Roman içinde olabilir. Hem böylece The Rock’a da atıfta bulunulabilir ve de bu olay Roman’ın John Cena v2 olma durumunu engelleyebilir. Yani bütün feudların galibi, pusher olma pozisyonunu falan bitirip seyirciler tarafından face olmasına rağmen yuhalanmaktan kurtulabilir heel olarak. Bir diğer ihtimalde Roman’dan umduğunu bulamayan Triple H’in, çareye Dean’de bulması. Dean, Triple H’in adamı olarak bir heel turn gerçekleştirip maçı Triple H’in yardımıyla kazanabilir. Bunların hepsi ihtimal dahilinde. Yani demem o ki, bu iki isimden biri mutlaka heel turn geçirecek ve iki can dost birbirleriyle kapışacak. Hani yok biri kazanacak, sonra ikili yine kanki olarak falan devam edecekler durumu olmayacak. Hiçbir şekilde mantığa sığmıyor bu ihtimal. Çok çok uzun vadeli düşünürsek Seth Rollins’in return’i için de güzel bir zemin hazırlanmış olacak bu şekilde. Zaten bence The Shield grubu, DX gibi olmalı. Kimi zaman aralarında feud yaşamalı, kimi zaman da reunion yapmalı… Yani tabi bunlar uzun vadeli şeyler. Çünkü 3 isimde (Seth, Dean, Roman) çok değerli isimler.

Bu ikili ilişkinin dışında bir diğer ihtimal daha var bana göre. Yani daha doğrusu bu ikili ilişkinin sonucundan sonra ortaya çıkabilecek olan durum. Bu da benim tahminim olacak. Nedir yani o dediğinizi duyar gibiyim… Sheamus!

Uzun bir zamandır Sheamus fırsat kolluyor. Seth heel bir isim olduğu için ve Sheamus’da bu gimmickle pek face turn yapabilecek bir isim olmadığı için Sheamus çantasını uzun bir süredir bekletiyor. Bence olaylar tam olarak böyle gelişecek:  Şimdi öncelikle maçı temiz bir şekilde Roman kazanacak. İkili beraber dostça sarmaş dolaş olurken Dean, Roman’a bir finisher çekecek. Daha sonra Sheamus’ın müziği duyulacak ve o da bir finisher ile Roman’ı yere serecek.  Tuşa gidip şampiyon olacak. Sheamus veya Dean’de Triple H’in yeni adamı olacak.  Neden tahminim bu yönde derseniz, WWE’de kemer sayısı iyice azaldı. Kemerin olmadığı feudların, ortaya bir amaç koyma durumunda WWE’nin senaryo yaratıcıları bence açık bir şekilde çok sıkıntı yaşıyorlar. Ellerinde kemersiz gerçekleşebilecek müthiş bir feud var. WM öncesi hem bu iki ismi ayrı bir şekilde kemersiz hem de Sheamus’ı ayrı kemerli güzel bir şekilde farklı feudlara sokabilirler. Yani iki farklı senaryo çok rahat bir şekilde ortaya çıkabilir.

Sonucu her ne olursa olsun izlenmesi gereken bir hikaye bu. Sonrasına da dikkatle bakmakta fayda var. Uzun bir zamandır bu kadar bol ihtimalli, ne olacağı belli olmayan bir maç izlememiştik. Tabi ki Seth’in sakatlığına çok üzüldüm ama böyle bir olayın çıkması da bu şekilde gerçekleşti. Neler olacağını gerçekten büyük bir heyecanla bekliyorum.

Gördüğünüz gibi işin hiçbir şekilde Alberto Del Rio veya Kevin Owens boyutuna değinmedim. Çünkü gerçekten onlara bu senaryoda yer yok. İki isimden biri finale kalırsa çok büyük hayal kırıklığı ve saçmalık ortaya çıkmış olur.

Tahmin: Roman Reigns (Sheamus cash in yapıp yeni şampiyon olur, Dean heel olur.)



Çok uzun süredir devam eden feudlardan sonra nihayet Survivor Series yeni feudların başlama noktası oldu. Road To Wrestlemania dönemine ufak ufak girerken gerçekleşecek feudların tohumu da burada yavaş yavaş atılmaya başlanacak. Birkaç kemer ortada yok, belirli bir feud klasik eleme maçı şeklinde gerçekleşmeyecek belki ama sonucu çok fazla merak edile bir ana kemer şampiyonluk maçımız var. Bir de Brothers of Destruction’ın maçı var. Bir tane de taraflarını bile bilmediğimiz klasik bir eleme maçı var… Ne olursa olsun isim olarak büyük bir PPV. Sonuç olarak WWE’nin en eski ikinci PPV’si. Bu PPV’de debutlar görmeye de çok alıştık. Bakarsınız bir de debut görürüz. Bu şov ile alakalı bilinmeyen ve merak edilen çok fazla şey var. Yüzeysel bakınca match card kötü gözükse de kesinlikle takip etmeye ve izlemeye değer bir PPV. Özellikle sonunu çok ama çok merak ediyorum…


Galatasaray'ın Teknik Direktör Adaylarına Bir Bakış

Galatasaray’ın Mevcut Teknik Direktör Adaylarının Bir İncelemesi-Kim Olmalı?

Bu sorunun aynısını Haziran ayı içinde Fenerbahçe için doğrultmuştum. Dürüst olmak gerekirse, her ne kadar objektif olmaya çalışsam da işin içine Galatasaray girince ister istemez duygularım, mantığımdan daha ön plana çıkıyor. O yüzden bu yazının, Fenerbahçe için yazdığım yazıdan daha az doygun olacağını düşünüyorum. Çünkü kişisel olarak hala Hamza Hoca’nın gidişini sindirebilmiş değilim.

Hamza Hoca’dan sonra Galatasaray’ın başına geçecek hocanın işi, öncekinden çok daha zor. Çünkü dünkü Antalya maçından sonra gördük ki Galatasaray’ın şu anki dönemde ciddi bir mental sıkıntısı var. Astana ve Rize maçlarına bir halka da bu şekilde Antalya maçında kendini göstermiş oldu. Kötü bir Antalya’ya, defans yardımı olmayan oyuncuları dolu olan Antalya’ya, deplasmana gelmiş bir Anadolu takımından farklı olarak açık oynayan Antalya’ya, Galatasaray adam akıllı baskı bile kuramadı. Savunma yapmaya çalıştı onu da hiç yapamadı. Düşük motivasyon, düşük verimlilikle doğru orantılıdır. Bu motivasyon sıkıntısının temel sebebi, bu kadar çabuk ve saçma bir şekilde hocanın gönderilmesi olduğu çok açık. Buradan yönetime, tekrardan bir selam yollayalım.

Evet buradan da anlaşılıyor ki Galatasaray’ı çok kısa sürede toparlayacak bir hoca gerekli. Bunu taktiksel problemlerin yanında mental olarak da yapabilecek bir hoca gerekli… Şimdi bu doğrultu da hem mevcut adayları değerlendirelim hem de hangisinin doğru hoca olabileceğine dair yorumlarda bulunalım…

Mustafa Denizli



Seveni olur sevmeyeni olur, tıpkı Fatih Terim gibi Mustafa Denizli’de Türk futbolu açısından efsane olarak adlandırabileceğimiz bir isimdir. Üç büyüklerin üçünü de şampiyon yapmış tek hocadır. Belki oynattığı futbol çok hücumu işaret etmez ama nasıl sonuç alması gerektiğini çok iyi bilen, tecrübeli bir hocadır.

Taraftarla arasının soğuk olması dışında Mustafa Denizli, Galatasaray için diğer büyük takımlara nazaran daha farklı bir öneme sahiptir. 66 yaşındaki tecrübeli hoca, “Beşiktaş’lıyım ama yuvam Galatasaray’dır.” açıklaması vardır. Nitekim 80’li yılların sonunda ve 90’lı yılların başında ligde, kupada, Avrupa’da hem Derwall’le beraber hem de bireysel olarak Galatasaray’da çok şey yaşadı.

Kendisini gerçekten anlatmaya gerek yok, kariyeri sayfalarca yazılabilir… Hatta ileride de yazmayı düşünüyorum. Dün her ne kadar bana gelen bir teklif yok dese de kısa vadede Galatasaray’ın ihtiyacı olan hocadır benim gözümde, ismi duyulduğun bir durulan bir isimdir. Ama uzun vadeli bir plan için uygun mu diye sorarsak, o konuda biraz kararsızım doğrusu. Onun için yanına alacağı önemli bir isimle (Tugay Kerimoğlu, Ümit Davala, Tayfun Korkut vs...) beraber gelmesi ve yeni sezona onu hazırlaması bence bu kaostan çıkmanın en doğru yoludur.


Ümit Davala



Hamza Hamzaoğlu’nun ayrılığının ilk günü ismi daha fazla geçiyordu Davala’nın. Futbolcu olarak burada çok şeyler başardığı doğrudur. Hoca olarak ise, ilk önce 2008-2009 sezonunda Skibbe’nin yanında yardımcı olarak görev yapmıştı. Daha sonra ise bilindiği gibi 2011 yılında Hasan Şaş ve Taffarel ile beraber Fatih Terim’in yardımcılığını yapmıştı. Hocalık için hala erken.  Zira hiç tecrübesi yok. Ama Denizli ile beraber tekrardan Galatasaray’a dönmesine sıcak bakmıyor değilim. Çünkü ayrıldıktan sonra Galatasaray ile alakalı hiçbir kötü söz etmemiştir. Hatta: “Galatasaray’da kolum kırıldı, ayağım kırıldı ama kalbim kırılmadı.” diyecek kadar Galatasaray’lıdır. Üstelik yabancı dili de, yurt dışında futbol oynama tecrübesi de bir hayli fazla. Yani yardımcılık için değerlendirilebilecek bir isim kesinlikle…


Tugay Kerimoğlu



Türk futbolunun gelmiş geçmiş en iyi orta sahalarından biri olan Tugay Kerimoğlu’nun da adı, simgeleştiği takım olan Galatasaray ile geçmekte. Aslında adı sadece Galatasaray ile değil, Trabzonspor ve hatta geçtiğimiz günlerde bir diğer simgeleştiği kulüp olan Blackburn Rovers için de geçti.

Tugay Kerimoğlu, daha önce yuvasında 2 defa yardımcılık görevi üstlenmişti.  İlki 2010-2011 sezonu başlarında, Hagi’nin yardımcılığıydı. Burada sezon sonuna doğru Hagi kovulunca eline teknik direktör olma fırsatı geçmiş ama Hagi gibi bir ismin kovulmasından sonra hemen bu göreve gelmeyi doğru bulmayarak reddetmişti. Bir diğeri ise, 2013-2014 sezonu başlarında kovulan Fatih Terim’in yerine göreve gelen Roberto Mancini’nin yardımcılığıydı. Fatih Terim’in ayrıldığı sezon olması dolayısıyla çalkantılı günler geçiren Galatasaray’da, Tugay Kerimoğlu kişisel görüşüm olarak bence Mancini’ye bu konuda pek yardımcı olamadı. Ama bu iki isim beraber kısa süre çalıştılar. Zaman belki daha iyi yerlere getirecekti, bunu bilemeyiz.

Geçtiğimiz Antalya maçında tribünde olması kafaları karıştırdı doğrusu… Tugay Kerimoğlu gibi bir ismi tabi ki de kulüpte görev almasını çok isterim. Ama teknik direktörlük için hazır mı değil mi o konuda pek emin değilim.



Ersun Yanal



Şu sıralar Lig TV’de yorumculuk yapan Ersun Yanal, Fenerbahçe kariyeri öncesinde de önemli şeyler başarmasına rağmen her zaman soru işaretleriyle doluydu. Ama Fenerbahçe’de taa Mart ayında kazandığı şampiyonluk ile birlikte kamuoyuna deyim yerindeyse kendini kanıtladı. Ama daha sonrasında başkan Aziz Yıldırım ile anlaşamadı ve görevinden ayrıldı. Son Trabzon kariyeri ise yine kısa sürdü.

Kadrodaki isimlerin bazılarıyla da çalışmış durumda olsa da ben bu adaylar arasında kimi istemezsin sorusuna direk Ersun Yanal’i söylerim. Bundan 1 sene önce “Mutluluk Fenerbahçe’de olmaktır.” diyen bir ismin Galatasaray teknik direktörü olmaması gerekir. Zira taraftarın çoğunluğu da böyle düşünüyor. Bu çok duygusal bir sebep belki ama şahsen istemem. Ki zaten yönetimde birçok defa Ersun Yanal ismini yalanladı.


Christoph Daum



Her zaman Türkiye’de çalışmaktan zevk aldığını belirten Daum’da bu listede. Türkiye tecrübesi çok fazla, Beşiktaş, Fenerbahçe, Bursaspor… Fenerbahçe’ye de 2 şampiyonluk kazandırdı, 2 tanesini de son maçta kaçırdı. Doğrusu, fena bir profili yok ama son zamanlarda kariyeri iyice düşüşte. Özellikle Bursaspor zamanları pek de iç açıcı değildi. Hem de taraftarın tepkisi düşünülünce gelmesi ve gelse bile pozitif etki yaratması zor gibi duruyor.


Lucien Favre



58 yaşındaki İsviçreli teknik adam, son yılların en dikkat çeken isimlerinden bir tanesi. Kesinlikle gittiği her takıma fark yaratacak kalitede bir isim. Zürich, Hertha Berlin ve de en son B’Mönchengladbach’da yaptıkları kesinlikle incelemeye değer ve yine yakında onun kariyeri ve taktik stratejisi hakkında bir şeyler karalamayı düşünüyorum.

Gittiği takımlarda kendi yıldızlarını yaratmayı başaran (Marco Reus, Ter Stegen, Kramer vs..), taktiksel anlamda gerçekten ciddi farklar yaratabilen bir teknik adam. Örneğin şu videoyu dikkatli bir şekilde izlemenizi öneririm. Bu video geçen seneden, Bayern maçından alınma bir video.


Gelirse kesinlikle çok büyük fark yaratır. Ama zamanı açısından kötü bir zamanlama olur. Ben yine de her şeye rağmen başarılı olabileceğini düşünsem de Türkiye’de bu tarz projelerin çok tutmadığını gördük. Bizim yapımızla bu tarz teknik adamların yapısı bir türlü uymuyor. The Manager kitabında taktiksel başarılı detaylı detaylı anlatılan Mancini’nin, İtalya Milli Takımı’nı yeniden ayağa kaldıran Prandelli’nin bu ülkede direk futbol cahili olarak anıldığını biliyoruz.

Son olarak, NTVSpor muhabiri Evren Göz’e göre, Favre bir numaralı aday konumunda şuan. Gelirse takip edilmeye değer bir Galatasaray görebiliriz. Ama bu beceriksiz yönetim için bu konuda pek ümitli değilim.


Herve Renard



Evet aslında benim için gerçekten sürpriz oldu Renard’ın isminin geçmesi. Ama özellikle dün Fransız medyasında bu olay çok fazla konuşuldu. Ama sosyal medyada gördüm ki Galatasaray taraftarı ismi daha önce pek duyulmamış Renard’ın  adını görünce haklı olarak tepki vermişler. Kişisel görüşüm burada bir süre sonra uyum sağlayabilir ama Lille onun için çok önemli bir şanstı. Ne yazık ki bunu iyi kullanamadı. Takımının gol yollarındaki problemini bir türlü çözemedi…

Bu arada mart ayında Renard hakkında çok uzun detaylı bir yazı yazmıştım. Şöyle buyurunuz:
http://www.lucadorr.blogspot.com.tr/2015/03/kara-ktann-yeni-efendisi-herve-renard.html

**

Genel olarak isimler bu şekilde olsa da başka isimler de konuşuluyor. Hagi, Seedorf, Hikmet Karaman, Tolunay Kafkas, AbdullahAvcı gibi… Bu isimlerin ihtimali çok düşük gözüküyor. Bakalım ileri ki günlerde hangi isimler gündeme gelecek veya bu sonsuz (!) bekleyiş ne zaman sona erecek?

18 Kasım 2015 Çarşamba

HAMZA HAMZAOĞLU




Geçtiğimiz yıl, Aralık ayında göreve gelmişti Hamzaoğlu... Dişiyle,tırnağı ile gelmişti buralara.. Alın teriyle gelmişti, hak etmişti adeta... Kariyerine başkaları gibi hazıra konarak başlamamıştı. Eyüpspor ile 3.ligde zor şartlar altında mucizeler yaratmıştı...Sonrasında ise bir Akhisar efsanesi ortaya çıkarmıştı...

Göreve gelmeden önce ise adeta deyim yerindeyse bir eli yağda bir eli baldaydı. Milli Takım'da Fatih Terim'in yardımcılığını yapıyordu. İşi risksizdi. Sonuçta Fatih Terim çok güçlü bir isimdi, başarısızlık konusunda yardımcılarına suç bulacak hali yoktu. Yılda sadece birkaç maça çıkarak, çok kaba bir tabirle oturarak parasını kazanabilirdi Hamza Hoca. Ama o, zoru seçti. Göreve geldiğinde devraldığı takım, Şampiyonlar Ligi'nde herkesten 4 yemiş, ligde ise paldurküldür gider haldeydi. Ama ateşten gömleği giyer giymez, eldeki malzemeye bir şey ekleyemeden, kendi hünerleriyle bir şeyler yapmaya çalıştı. Sezona berbat bir özgüvenle başlayan takımıyla beraber, daha iyi koşullara sahip ezeli rakibi önünde 4.yıldız savaşını kazandı, yetmedi Galatasaray'lıların en son 2000 yılında gördüğü çifte kupa zaferini 15 yıl sonra yeniden yaşattı. Bu da yetmedi Ağustos ayında Süper Kupa'yı kazandı.

Oynadığı maçlar, atılan goller ortada. Takımıyla çıktığı tüm maçlardan sadece 10 mağlubiyet almış. Zaten 3'ü kupada formalite maçları. Galibiyet yüzdesi çok yüksek bir teknik adamdı...

Peki ama neden? Bütün bunlar varken neden? Bu kadar kolay mıydı her şey? Böyle güzel insanları harcamak bu kadar kolay mı sevgili yönetim? Bizlere salı bombalar patlayacak derken, üzerinden bin tane salı geçerken neden sustunuz? Hoca Melo'nun ve Telles'in kalmasını istiyorum dediği halde onları neden gönderdiniz? Grosskreutz işini nasıl beceremediniz? Sponsorluk işini nasıl bu kadar kötü yönetebildiniz? Elde avuçta bir şey yokken, FFP sıkıntısı varken neden bizlere hayal sattınız?

Bütün bu tablolar ışığında siz yalancı yönetim bunlara cevap veremezsiniz. Bir de üstüne, bütün bir yaz boyunca yalnız bıraktıkları, taraftarın nefreti haline dönüşmesini bile göze alan adamın size arka çıkmasını bir anda unutarak anlaşamayıp diyip onu gönderdiniz. Adamın tek suçu, oyuncularını korumak mıydı? Ne demesini bekliyordunuz Allah aşkına? Sizlere bir kere bile olsun yapılmayan işler için ağzını açtı mı bu adam?

Söylenecek çok fazla şey var hatta bütün bunlar içimdekileri anlatmaya yeterli değil, kendimi çok üzgün hissediyorum. O yüzden kelimelerim, cümle yapılarım çok kötü. Bu yazıyı da kontrol etmeden daha önce hazırlamadan direk yazdım. 

Her şey için teşekkürler Hamza Hocam.. Yolun açık olsun... Bizim gönlümüz sana her zaman açık, inanıyorum ki geri döneceksin.

Abdul Kader Keita, Harry Kewell, Oktay Mahmuti, Milan Baros, Johan Elmander, Tomas Ujfalusi, Albert Riera, Felipe Melo, Emmanuel Eboue, Didier Drogba, Fatih Terim, Ünal Aysal.... Şimdi de Hamza Hamzoğlu... Kimi sevdiysem gitti be kardeşim..